𝒮ℰℒ𝒜ℳ𝒰𝒩 𝒜ℒℰ𝒴𝒦𝒰ℳ
Bazen biri “Hayatta kimseye güvenmeyeceksin” dediğinde içimden hafifçe gülümsemek geliyor.
Çünkü bu cümle, hem çok iddialı hem de çok yaralı bir yerden söyleniyor.
Evet, güven kolay kırılır.
Evet, bazı insanlar güveni hak etmez.
Ama güvenmeden yaşanır mı? Kalbini kapatan insan nasıl huzur bulur?
Güvenmek zorundayız. Ama bilinçle, ölçüyle, kime, ne kadar güveneceğimizi bilerek.
Çocukken bize “ “Güveniyorsan iyisin, güven veriyorsan değerlisin” denildi , öğretildi.
Ama yaş aldıkça ve insanı tanıdıkça anladık ki mesele yalnızca iyi olmak değilmiş; mesele,
iyiliği nerede, nasıl ve kime taşıdığında gizliymiş.
İnsanlarla yaşadıkça gördük ki çoğu zaman kusur aranıyor.
Söylediğin sözden yaptığın işe, yüzündeki ifadeye kadar herkes bir eksik, bir yanlış aramakta.
Kalbine bakmıyorlar; niyetini değil, hatanı büyütüyorlar.
Ne yazık ki bu, çok sık rastlanan bir huy.
Güvenini suistimal eden, samimiyetine şüpheyle yaklaşan,
en küçük hatayı bile “işte aslı buymuş” demek için bekleyen insanlar az değil.
Bir dönem kapılarımız kilitsizdi; yalnızca evlerin değil, kalplerin kapıları da…
İyi niyetle yaşadık, herkesin bizim gibi olmasını bekledik.
Ama zamanla gördük ki herkes senin kadar iyi düşünmez.
Bazıları içeri girmek için değil, içeride ne bulacağını görmek için gelir.
Bazıları senin açık kapını, bir zafiyet sanır.
İşte orada başladı farkındalık: Güvenin koşulsuz olmaması gerektiğini öğrendik.
Tedbirli olmak saflık degildir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Eşeğini bağla, sonra tevekkül et” sözü yalnızca dünyevi bir tedbir değil, bir hayat felsefesidir.
Güvenmek güzeldir, ama tedbirsiz güven saflıktan öteye geçmez.
İnsan önce kendi sınırlarını çizmeli, sonra başkasının niyetine açık olmalı.
Fakat unutulmamalıdır ki tedbir almak, güveni kirletmemeli.
Çünkü güven hâlâ en değerli şeydir.
Asıl mesele, iyiliği elden bırakmamak ama kime, nasıl ve ne ölçüde göstereceğini bilmektir.
Kötü niyetli insanlara rağmen iyiliğini koruyabilmek, işte bu çağın en büyük cesaretidir.
Herkes kandırmaya çalışırken dürüst kalabiliyorsan; herkes kusur ararken öz arıyorsan,
işte gerçek karakter orada doğar.
Güven, gelişigüzel dağıtılacak bir şey değildir.
Bilinçle verilmelidir.
Bu demek değil ki artık kimseye güvenmeyeceğiz.
Hayır. Güvensizlik insanı yalnızlaştırır.
Önemli olan, kime ve nasıl güveneceğini bilmektir.
Güvenmek, herkese inanmak değil; herkese rağmen kendin gibi kalabilmektir.
Çünkü güvenmek bir zafiyet değil, bir seçimdir.
Yürekten, ölçülü ama içini kaybetmeden yapılan bir seçim…
Ve bazen kötüye rağmen iyi kalabilmek, en büyük iyiliktir.
Bu yüzden biz hâlâ güveniyoruz.
Herkese değil — ama herkese rağmen.
Çünkü kötü niyetliler olsa da içimizi kirletmemeye kararlıyız.
Hayatta hâlâ biriyle göz göze geldiğimizde “iyi ki” diyebileceğimiz insanlar olsun istiyoruz.
Çünkü güvenmek kolay değil ama güvenilir kalmak hâlâ çok kıymetli.
Selam ve dua ile