Takva, Kalbi Diri Tutmaktır

Takva deyince kulağa çok derin, çok büyük bir kavram gibi geliyor değil mi?

Aslında çok da uzak değil bize…

Hadi birlikte sade bir dille bakalım neymiş takva…

Takva: Kalbin Allah’a Dönük Olmasıdır

 Takva bazen kulağa büyük geliyor ya…

Sanki sadece âlimlerin işiymiş gibi, sadece çok bilen, çok ibadet eden insanların sahip olabileceği bir seviye gibi.

Halbuki hiç öyle değil.

Takva aslında hepimizin içinde filizlenebilecek bir şey.

Peki Nedir  Takva?
En basitinden söyleyeyim sana: Takva, Allah’ı unutmadan yaşamaktır.

Oturduğun yerde bile, kimse yokken bile diyebilmektir ki:

“Rabbim görüyor beni. Kalbim O’nun huzurunda.”

“Her nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir.” (Hadîd Suresi, 4. Ayet)

Geçenlerde bir sohbet dinledim…

Söz, sonradan Müslüman olmuş bir beyefendiye geldi.

Dedi ki: “Ben bacak bacak üstüne atmıyorum.

Çünkü otururken de  Allah’ın huzurunda olduğumu hissediyorum.”

Bu söz kalbime dokundu.

Düşünsene, sadece bir oturuş şekli değil mesele.

Aslında mesele; “Ben neredeyim, kimin huzurundayım?” sorusunu sormakta.

🌿 Edep Kalpte Başlar

Kimi zaman bir davranış vardır ki dışarıdan bakınca önemsiz gibi gelir.

Ama kalpteki niyetle birleşince çok kıymetli olur.

Bacak bacak üstüne atmamak, belki kimine göre sıradan bir tercih.

Ama bazı gönüller vardır ki, o hareketi bile kendine yakıştırmaz.

“Allah beni görüyor. Büyüklerin yanındayım. Bu bana düşmez…”

der ve içinden gelen edep duygusuyla daha mütevazı bir duruşa geçer.

Bir de büyüklerin yanına gelince mesele daha da inceliyor.

Eskiler derdi ya:“Büyüğün yanında ayak uzatılmaz, laf uzatılmaz.”

Bizler öyle büyüdük — zaten bacak bacak üstüne atmam da;

Ne büyüklerimin yanında, ne başka zaman.

Sevmem de, yakıştırmam da kendime.

Kifayetsizliğin Gösterişi

Bazen öyle olur ki, bir kişi büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atarak, rahat tavırlarla oturarak kendini bir “üstünlük”

havasında göstermeye çalışır.

Ama ne demişler: “Edebi olmayanın ilmi olsa ne yazar?”

Gönülden gelen bir saygı yoksa, dıştaki hâl sadece gösteriştir.

“Kifayetsiz bir tavır olarak görüyorum.”

Çünkü aslında bu tür hareketlerde bazen bir benlik, bir ukalalık gizlenebilir.

Takva bazen sadece bir sözde değil,
bir susuşta, bir bakışta, bir oturuşta, bir geri duruşta gizlidir.

Kimse görmese bile Allah görür diye yaşamak,

Kalbi o huzurda tutmak — işte asıl edep budur.

Takva Demek…

Takva demek, sadece ibadette değil,

otururken de, yürürken de, konuşurken de Allah’ı unutmamaktır.

“O, sizin gizli tuttuklarınızı da açığa vurduklarınızı da bilir.”(Tegâbün Suresi, 4. Ayet)

“Kim zerre kadar hayır yaparsa, onun karşılığını görür.”(Zilzâl Suresi, 7. Ayet)

Biz büyük insanlar değiliz… Ne âlimiz, ne fazilet sahibi…

Sadece kuluz. Öğrenen, yanılan, arayan…

Ama işte tam da bu hâl, Allah’a en çok sevdigi  hâl diye ümit ederiz.

Takva da aslında tam buradan başlıyor.  Yani mükemmel olmaktan değil,
samimi olmaktan.

“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.”

(Müslim, Birr, 33; İbn Mace, Zühd, 9)

Bazen zannediyoruz ki takva, sadece gece teheccüdle kalkıp dua edenlerin işi…

Elbette o çok kıymetli  bir ibadet  

Ama takva bazen de; bir yetimin başını okşamaktır,

kul hakkından korkmaktır,bir lokmayı haramdan kaçırmaktır,

Baskasinin  hakkini  gözdikmemektir. bir kardeşin kalbini kırmamaktır.

“Takva burada! Takva burada! Takva burada!”buyurmuş Peygamber Efendimiz (s.a.v.) eliyle göğsünü işaret ederek.(Müslim, Birr, 32)

Bunlar da Allah’ın razı olduğu şeyler. Ve bunlar takvanın ta kendisi.

Kimse dört dörtlük değil. Hepimizin hataları, eksikleri var.

Takvalı olmak, hiç hata yapmamak değil,hata yaptığında dönmeyi bilmektir.

“Bütün Ademoğulları hata yapar. Hata yapanların en hayırlısı, tövbe edenlerdir.”(Tirmizî, Kıyâme, 49)

Günah işleyince pişman olmaktır.

Kimsenin görmediği yerde bile “Allah beni görüyor” diyebilmektir.

Günah kapıdan çağırdığında içinden

“Rabbim razı olmaz” diyerek yüz çevirebilmektir.

Birini kırdığında,

“O da Allah’ın kulu” diyerek özür dilemeyi bilmektir.

Ne olursa olsun doğruyu savunmak,

yalanla arana duvar örmektir.

🌿 Takva, Kalbi Diri Tutmaktır

Takva, insanın önce kendi nefsine karşı adil olmasıdır.

Kendini kandırmadan, mazeret üretmeden,

“Ben de kulum ama Rabbime layık bir kul olmaya çalışıyorum” diyebilmektir.

“Allah, takvâ sahiplerini sever.” (Tevbe Suresi, 4. Ayet)

Takva Ne Değil, Ne?

Takva; sadece uzun uzun ibadetler, derin ilimler değildir.

Elbette onlar da güzeldir ama takvanın özü şudur:

Kalbini Allah’tan yana tutmak.

Kimsenin görmediği yerde bile Allah beni görüyor diyebilmektir.

Günah kapıdan çağırdığında içinden “Rabbim razı olmaz” diyerek yüz çevirebilmektir.

Birini kırdığında, “O da Allah’ın kulu” diyerek özür dilemeyi bilmektir.

Ne olursa olsun doğruyu savunmak, yalanla arana duvar örmektir.

Takva, insanın önce kendi nefsine karşı adil olmasıdır.

Kendini kandırmadan, mazeret üretmeden,

“Ben de kulum ama Rabbime layık bir kul olmaya çalışıyorum” diyebilmektir.

Selam ve dua ile 

Okunuşu: “Allahümme innî es’elükel-hüdâ ve’t-tüka ve’l-‘afafe ve’l-ğınâ”

Anlamı: “Allahım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir 72)

  • Related Posts

    Herkesin bir kıblesi vardır.

    Read more

    Quelle belle époque vivons-nous, n’est-ce pas ?

    Read more

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir