“Haydi felaha!”

Her sabah yeniden başlıyor hayat. Güneş doğuyor, dünya dönüyor, insanlar bir telaş içinde…

Ve her gün, gökyüzünden bir çağrı yükseliyor: “Haydi felaha!”

Yani: Kurtuluşa gel. Ama biz bu çağrıyı kaç kez duymuyoruz farkında mısın?

Namaz… Sadece bir ibadet değil.  O, Allah’ın emri.

İslam’ın beş temel direğinden biri.  Bir farz.

Tıpkı oruç gibi, zekât gibi, hac gibi… ama hepsinden daha sık emredilen,

Her gün, beş kez boynumuza yazılan bir borç.

“Namaz dinin direğidir. Onu terk eden, dini yıkmış olur.” (Beyhaki, Şuabu’l-İman)

Bu hadis, işin ciddiyetini anlatıyor aslında.

Çünkü direksiz bir bina nasıl ayakta kalmazsa, namazsız bir din anlayışı da sağlam durmaz.

İnsan ne kadar iyi niyetli olursa olsun, eğer farz olan bir şeyi bile bile terk ediyorsa, bu hafif bir mesele değildir.

Namazı Terk Etmek Sadece “Kötü Alışkanlık” Değildir

Çoğu zaman şöyle denir: “Namaz kılmıyorum ama kalbim temiz.”

Oysa namaz kalbi temizleyen bir ibadettir. Onu terk etmek, sadece bir ihmalkârlık değil;

Allah’ın açık bir emrine karşı gelmektir.

“Kişiyle şirk ve küfür arasında duran şey namazı terk etmesidir.”(Müslim, İman 134)

Bu hadis, her kalbi ürpertmeli. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), namazı terk edenin iman sınırında dolaştığını söylüyor.

Yani mesele sadece “kılmadım” değil,  “Kılmamayı önemsememek”“Umursamamak”,

“Sanki vacip değilmiş gibi davranmak” — işte tehlike burada.

Hesap Günü İlk Soru: Namaz   Bir gün her şey bitecek.

Perde kapanacak.

Ve hepimiz Rabbin huzurunda tek tek hesap vereceğiz.

İlk soru ne olacak, biliyor musun? “Kulun kıyamet günü ilk sorguya çekileceği amel namazdır. Eğer namazı düzgünse, diğer amelleri de düzgün olur. Bozuksa, diğerleri de bozuk olur.”
(Tirmizi, Salat 188)

Yani namaz, sadece bir ibadet değil — tüm amellerimizin anahtarı.

Kabul görüp görmeyeceği bir nevi ölçü.

Evet, Namaz Zordur… Ama Terk Etmek Daha Zordur

Kabul edelim… Sabah uyanmak zor.

Gün içinde dünya meşgalesi çok.

Ama iman kolay olanı değil, doğru olanı seçmektir.

Namazı kılmak bir zorluktur. Ama onu terk etmenin getirdiği manevî kayıplar,

ahiretteki pişmanlıklarkalpteki boşluklar,

çok daha büyük bir yüktür.

“Kulun Rabbi’ne en yakın olduğu an, secde anıdır.”(Müslim, Salat 215)

Secde… Alnımız yerde ama kalbimiz göklerde.

Dünyanın yükünü omuzdan bırakmak gibi.

Kırıldığın an, yalnız hissettiğinde, çıkmazdayken ya da sebepsizce boşlukta kaldığında…

Namaz, ruhun nefes alması için bir kapı aralar.

Ama bu kapıyı bazen ihmal ediyoruz.

Yorgunluktan, unutkanlıktan, bazen de içimizdeki boşluktan.

İnsan bu… Kopabilir, uzaklaşabilir.

Ama en güzeli şu ki: Her zaman dönebilir.

“Bizi dünyadan ayıran şey namazdır. Kim namazı terk ederse, bizim yolumuzdan değildir.”
(Tirmizi, İman 9)

Bu hadis kulağa sert gelebilir ama aslında bir sevgi çağrısıdır.

“Yoldan sapma,” der gibi. “Rabbini unutma, çünkü o seni hiç unutmuyor.”

Namazı terk etmek, bazen bir anda değil…  Günbegün olur.

Önce “bugün kılmasam da olur” der insan.

Sonra “yarın başlarım”…

Derken gönülden silinmeye başlar.

Ama her vakit, yeniden başlamak için bir fırsattır.

Her ezan, bir çağrıdır:

“Gel.”


🌱O Halde Ne Yapmalı?

Kendi nefsimize şöyle diyelim: “Ey nefsim… Namazı terk etmekte değil, terk ettiğin namazda kaybettiklerinde kork.

Çünkü Allah seni günde beş kez huzuruna çağırıyor.

Ve sen her defasında ‘Sonra…’ diyorsun.

Peki ya o ‘sonra’ hiç gelmezse?”

Bugün bir vakitle başla.  Gecikmiş olabilirsin, ama Allah geç kalanları da bekler.

Kapısı hep açık. Yeter ki yönel.

Namaz bir farzdır. Farz, kulun Allah’a karşı boynundaki borçtur.

Ve borcunu ödemeyen, gün gelir mahcup olur.

İşte mesele bu.

İncitmeden ama gerçeği saklamadan söylemek gerek:

Namazı terk etmek, imanla oynanan bir oyundur.

O yüzden her ezan, bir uyarıdır.

Her vakit, bir şanstır.

Ve her secde, bir af dileyiştir.

Selam ve dua ile

  • Related Posts

    Günde Beş Defa Çağrılıyoruz… Cevabımız Ne?

    Read more

    Secdeyle Huzur Bulmak

    Read more

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir