Zeytinlik…
Toprağın hafızası, zamanın tanığı; sabrın, bereketin ve emeğin adı…
Her bir zeytin ağacı, yılların içinden süzülüp gelen bir ömrü taşır.
Kökleri toprağın derinliklerine inerken, dalları göğe uzanan sessiz bir dua gibi durur.
İnsanın yüreğinde, babadan dededen kalma bir zeytinlik vardır aslında; toprağın kokusuna sinmiş emekler, yağmurla karışmış alın teri, her dalında saklı hatıralar…
Böyle bir emaneti yeniden ayağa kaldırmak, yalnızca bir bahçeyi değil; geçmişi de geleceği de ihya etmektir.
Bazen zeytinlikler, yılların ihmaliyle sessizliğe gömülür
. Dallar kırılır, yollar kapanır, ağaçlar ormanın gölgesinde kaybolur.
Ama toprağın dili asla susmaz; usulca çağırır insanı. “Gel,” der, “beni bırakma.”
Çünkü zeytinlik, yalnızca bir toprak parçası değil; nimetin, ve sabrın mekânıdır.
Ve insan yola koyulur.
Eline tırpanı, içine niyetini alır. Sonra komşular gelir; dostluklar, selamlar, gönülden gönüle akan yardımlar…
O iyiliklerin bereketi toprağa işler, toprağın nefesi insana karışır.
Birlikte geçirilen her gün, sanki zeytinliğin yeniden can bulduğu bir diriliş vaktidir.
Gövdesi tazelenir, toprağı yumuşar, dalları güneşle yeniden barışır.
Zeytin ağacı kolay yetişmez; düşünür, bekler, olgunlaşır.
İnsan da öyledir aslında.
Toprak nasıl sabırla ürün verirse, insan da iyilikle, emekle, şefkatle büyür.
Bir zeytinliği ihya etmek, insanın kendi gönlünü de ihya etmesidir.
Toprak güzelleştikçe insan güzelleşir; ağaçlar yeşerdikçe kalpler yeşerir.
Bir zeytin dalı uzadıkça umut uzanır.
Çünkü bugün ayağa kaldırılan bir zeytinlik, yarın çocuklara bırakılan en temiz, en asil mirastır.
Zeytin, hem bereketin hem barışın hem de emeğin sembolüdür.
Ona bakmak; bir bahçeyi değil, bir kültürü, bir inancı, köklü bir hayat anlayışını ayakta tutmaktır.
Mülk Allah’ındır; insan ise bu dünyada sadece geçici bir görevle misafir…
Ömrü boyunca çalışır, didinir; sahip olduğu her şeyin aslında bir emanet olduğunu bilir.
Bu bilinç, her nimete, her toprağa, her insana titizlikle yaklaşmayı gerektirir.
Allah rahmet eylesin…
Babamızdan kalan zeytinliği bu yıl yeniden imar etmeye karar verdik.
Yılların sessiz ihmaliyle ağaçlar ormanlığın içine karışmış, zeytinlik neredeyse viraneye dönmüştü.
Toprak yorulmuş, dallar kırılmış, yollar kapanmıştı.
Fakat insanın kalbi iyi olduğu sürece hiçbir yer gerçek anlamda virane sayılmaz.
Komşularımız öyle iyi, öyle gönlü geniş insanlardı ki; her biri elinden geleni yapti
Herkes, sanki bize sınırlarımızı hatırlatmakla görevlendirilmiş gibiydi.
Ne var ki bu konuda ne kadar hassas olduğumu bilmezler.
Kimsenin hakkını istemem; bizde olan bize yeter.
Bu yaşanan da iyi oldu aslında.
İnsan, hem manen hem maddî olarak sınırını bilmeli.
Kimisi emeğini getirdi, kimisi duasını, kimisi tatlı bir sözünü yazmak isterdim;
hayirli olsun dediklerini de duymadim
Böyle zamanlarda anlıyor insan komşuluğun ne büyük bir nimet olduğunu.
Çünkü ister bahçe komşuluğu olsun ister ev komşuluğu; insanın önce komşusundan sorulacağı öğütlenmiştir. Peygamberimiz (sav)
Paylaşmak, dayanışmak, birbirine destek olmak hem insanlığın hem de imanın gereğidir.
Kur’ân, insana büyük bir görev yükler: İmar etmek.
Bu imar yalnız taşla, toprakla, ağaçla sınırlı değildir;
insanın kalbini, toplumun ruhunu, merhametin ve adaletin zeminini de kapsar.
Allah’ın yarattığı düzen, varlıkların birbirine hizmet ettiği bir denge üzerine kuruludur.
İnsan ise bu dengeyi korumak, güzelleştirmek ve geliştirmekle mükelleftir.
İnsana verilen şeref büyüktür; o, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.
Yaptığı her iş, attığı her adım O’nun rızasını gözeterek anlam bulur.
Bu sorumluluk, ihlası, dürüstlüğü, merhameti ve adaleti zorunlu kılar.
Böyle bir bilinç insanı olgunlaştırır, kalbini inceltir, ahlâkını yükseltir.
Materyalist bir anlayış çoğu zaman şunu göremez:
Bir insanı küçültmek değil, onu güçlendirmek; onu zayıflatmak değil, yanında durarak yüceltmek asıl fazilettir.
Gerçek erdem; menfaatten uzak durmayı, fedakârlığı, gönüllü iyiliği ve derin bir vicdanı gerektirir.
Böylesi bir ahlâk, hem insanı hem çevresini imar eder.
Bir zeytinliği ayağa kaldırmak, komşuyla dayanışmak, yeryüzünü güzelleştirmek…
Hepsi aynı hakikati taşır:
İnsan, kendisine verilen her emaneti güzelleştirdikçe yücelir.
Etrafına iyilik saçtıkça serpilir; başkalarına güç verdikçe daha da güçlenir.
𝓗𝓪𝓴𝓲𝓶𝓮 𝓖𝓾𝓵𝓼𝓾𝓶 𝓗𝓲𝓬𝓻𝓮𝓽