Selamun aleykum:)
Bazen insan, en çok kendi nefsine nasihat etmeli…
Çünkü biliyoruz ki öğüt dediğimiz şey başkasından çok evimizin içine, kalbimizin ortasına lazımdır.
Bu sebeple gelin, birlikte bir iki kelam edelim; hem beni hem sizi hem de ailemizi kapsayan bir sohbet olsun.
Ne dersiniz? 🙂
Namaz kılmadığımız kıyafeti giymeyelim… Mesala
Çünkü Müslüman, elbisesiyle bile Rabbine kul olduğunu hatırlar.
Temizlik, edeplilik, helallik…
Bunlar bizim güzelliğimizdir.
Efendimiz ﷺ buyuruyor: “Allah güzeldir, güzelliği sever.”
Öyleyse üzerimizdeki kıyafet bile bizi namaza yaklaştıran bir hâl taşısın.
Hani denir ya, “Gitmeyeceğimiz yerde ölmek istemiyorsak oraya adım atmayalım.”
Gerçekten öyle…
Çünkü ölüm apansız geliyor.
İnsan hangi hâlde yaşıyorsa, o hâl üzere de yakalanabiliyor. Efendimiz ﷺ’in o meşhur sözü boşuna değil:
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.”
Bunu düşününce insan ister istemez kendi kendine soruyor:
“Peki ben nerelerde bulunuyorum? Hangi hâlde yakalansam utanırım?”
Mesela…
Günaha açık bir ortama mecburiyet yokken gitmek…
Bu aslında tek tek isim saymaktan ziyade, insanı Allah’tan uzaklaştıran her yer demektir.
Mesela…İçkinin, uygunsuz davranışların veya taşkınlığın sıradanlaştığı mekânlar.
İnsan böyle bir atmosferde ölmek istemez.
Çünkü ne gözün gördüğü, ne kulağın duyduğu kalbe iyi gelmez.
Ama daha anlaşılır olsun diye bazı örnekler verelim:
Suratı karartan, kalbi daraltan yerler…
Dedikodunun havada uçuştuğu, haramın normalleştiği, insanı gaflete düşüren mekânlar…
Kim son nefesini böyle bir yerde vermek ister ki?
Bazen bir mekân değil de bir ortam insanı düşürüyor:
Gıybet edilen, insanların ayıbının konuşulduğu masalar…
“Bir şey olmaz” diyerek girilen ama kalbi inciten toplantılar…
Vakti çalan, insanı saatlerce boşluğa sürükleyen meşguliyetler…
Haramın açıkça işlendiği, normalleştiği yerler…
Hele bir de arkadaş ortamı vardır ki…
Bazı insanlar vardır, yanındayken kalp daralır; sohbeti insanı yokuşa sürer.
Bazıları vardır, seni fark ettirmeden günaha çeker.
Bazıları da tam tersine, yanında durunca bile huzur gelir; seni Allah’a yaklaştırır.
Rasulullah ﷺ ne güzel buyurmuş: “Kişi dostunun dini üzeredir.”
İşte biz, ölmek istemediğimiz hâllere doğru gidip durmamalıyız.
Belki günah işlemiyoruz ama o günaha kapı aralayan hâlde bulunuyoruz.
Belki kötü bir şey olmuyor ama kalbimiz yoruluyor, hafif hafif kararıyor.
O yüzden diyoruz ki:
Biz, son nefeste hangi hâlde olmak istiyorsak, dünyada da o hâle yaklaştıran yerlerde duralım.
Adımımızın bizi Allah’a yaklaştırdığı yerlere gidelim.
Kalbimizi karartan yerlerden uzak durmayı da bir ibadet sayalım.
Çünkü hayat bir yolculuk…
Son durağı bilmeyiz, zamanı bilmeyiz ama şunu biliriz:
Ölüm hâlimizi hazır bulur.
İşte mesele, o hâli güzel tutabilmek.
Demek ki attığımız her adım, girdiğimiz her ortam, izlediğimiz her yol bir gün karşımıza çıkacak.
O yüzden dikkatli yürümek gerekiyor
