Yolculuklarda…
Yolculuklarda en çok otobüs camından dışarı bakmayı severim.
Çünkü o cam, benim için yalnızca bir pencere değil; çocukluğuma açılan incecik bir kapıdır sank
Cam kenarına her oturduğumda yıllar öncesine dönerim.
Annemin Almanya’ya işçi olarak gitmeyi düşündüğü günler gelir aklıma.
Aydın’da, İş ve İşçi Bulma Kurumu’na gitmek için haftada iki kez minibüse bindiğimiz o zamanlar…
Ben daha sekiz yaşında küçücük bir çocuktum, fakat yol boyunca gördüğüm her harf, kalbimde kocaman bir yere dönüşürdü.
O zamanların dolmuşları şimdiki gibi değildi.
Üzerleri çiçek motifleriyle, rengârenk yazılarla süslü olurdu.
Arka camlarında ya bir şarkı sözü yazardı ya da iri harflerle “Allah’a emanet ol.”
Ben mutlaka cam kenarına otururdum.
Dışarıdaki tabelalar, fırınlar, dükkân isimleri birer hikâye gibi akıp giderdi gözlerimin önünden.
Şimdi fark ediyorum ki, o yaşta yalnızca okumayı değil, hayatı okumayı seviyormuşum.
Annem her zaman telaşlı adımlarla yürür, elimi sıkı sıkı tutardı.
Ben ise adımlarımı hep geride bırakır; bir vitrinin önünde, bir tabelanın altında durur, harflere dalıp giderdim.
Annemin telaşıyla benim merakım arasında bir yerde büyüdü çocukluğum.
Bugün bile giderken bir yere otobüste yine cam kenarını seçiyorum.
Bu kez Arapça yazılar, Fransızca tabelalar karşılıyor beni.
İşte bu yüzden benim için yolculuk, sadece bir yerden bir yere gitmek değildir.
Her otobüs camı, beni biraz geçmişe götürür.
Her yazı bir hatıra, her tabela bir durak, her cam kenarı çocukluğumun yeni bir sayfasıdır.
Ve ben hâlâ bazen o küçük çocuğum: Harflerin peşinden koşan, dünyayı okumaya çalışan, yol kenarında biriken hatıralara sessizce bakan…
Brüksel’de işe giderken de otobüste yine cam kenarına sığınıyorum.
Bu kez karşıma Arapça yazılar çıkıyor, ardından Fransızca tabelalar…
Şehrin çok dilli sokakları, yabancılığın içinde tanıdık bir sıcaklık taşıyor.
Bir gün bir fırının üzerinde “Do Re Mi Fa” yazısını gördüm; altında minicik müzik notaları asılıydı.
İçeri girmedim, ama o fırın, çocukluğumdaki bir oyunun içinden uzanıp bana sessizce gülümsedi sanki.
Biraz ileride bir tabela: “Kuşadası Kebapçısı.”
Küçücük bir yazı…
Ama insanın içini bir anda memleket kokusuyla dolduran, uzakları yakın eden koca bir hatıra.
Yabancı bir ülkenin ortasında bile insanın kalbini bir anlığına evine götüren bir köprü gibi.
İşte bu yüzden benim için yolculuk sadece bir yer değiştirmek değildir.
Her otobüs camı beni biraz daha geçmişime taşır.
Her yazı bir hatırayı çağırır, her tabela bir durak olur, her cam kenarı çocukluğumun yeniden açılan bir sayfasına dönüşür.
Ve ben hâlâ bazen o küçük çocuğum: Harflerin peşinden koşan, dünyayı okumaya çalışan, yol kenarında biriken anılara sessizce bakan…:)
🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
