Selamun aleykum….
Çankaya’daki bir lisede öğretmenlerine saygısızlık eden öğrencilerin görüntüleri…
Haberleri izlerken çay bardağımı elim titreyerek bıraktım; içim sızladı.
Öğretmene saygı göstermeyen bir neslin, arkadaşlarına, topluma ve kendilerinden küçüklere nasıl davranacağını tahmin etmek zor değil. Allah kalplerini merhamet versin…
Disipline sevk edilmeleri yerinde bir adım olsa da, bu mesele yalnızca bir okul disiplini sorunu değildir; çok daha
derin bir ahlak ve edep boşluğunun göstergesidir.
Ailelerini tanımıyoruz, hangi ortamda yetiştiklerini bilmiyoruz;
bazen en sevgi dolu, en iyi niyetli anne-babaların bile zor karakterli ya da saygısız bir evladı olabiliyor.
Bu yüzden kimseyi yargılamak değildir.
Allah kimseyi evladı üzerinden imtihan etmesin; her birimizin yüreği, her birimizin sabrı sınırlıdır.
Bu sorumluluğu taşımak ne kadar büyük bir sınavdır, ancak bizler yalnızca rehber olabiliriz, yön gösterebiliriz.
Fakat gördüğümüz tablo, gençler arasındaki edep kaybının artık ciddi bir uyarı verdiğini gösteriyor.
Yeni bir nesil geliyor: Çabuk büyümek isteyen, ama sorumluluk almak istemeyen bir gençlik.
Kendini hemen ifade etmek, dünyaya karışmak istiyor; fakat büyümenin gerektirdiği edep, saygı ve sorumlulukları
üzerine almakta tereddüt ediyor.
İşte bu yüzden öğretmene, büyüklere, kurallara karşı saygısız davranışlar gözlemleniyor.
Bunun en büyük sebeplerinden biri, medyanın çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi.
Televizyonlarda, internette ve sosyal medyada yayılan, kavga, gürültü ve saygısızlığı ön plana çıkaran programlar, diziler ve içerikler gençlerin zihnini şekillendiriyor.
Çocuklar okul çıkışı ya da yemek saatlerinde bile ekran başında bu programları izliyor; eğer anne-baba bilinçli
değilse, gençler bu yanlış davranışları normalmiş gibi benimseyebiliyor.
Evin mutfağında oturmuş, yemek yerken televizyon izleyen çocuklar, kontrolsüz medyanın kurbanı oluyor.
Anne-baba bilinçli ve dikkatli olmalı; ekranların başına geçtiklerinde hangi içerikleri tükettiklerini görmeli ve müdahale etmelidir.
Aksi takdirde, geleceğimiz olan gençler, saygısızlık ve sorumsuzlukla büyüyen bir nesil haline geliyor.
Unutmayın: Medya, bir öğretmen gibi de olabilir, bir kötü örnek gibi de…
Hangisi olacağını belirleyen, biz yetişkinleriz.
Öğretmene yapılan saygısızlık, aslında ilme yapılan saygısızlıktır.
İslam’da ilim ve öğretmen, saygının merkezindedir.
Hz. Ali efendimizin ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ sözünde, ilim sahibine gösterilen
hürmetin büyüklüğünü açıkça vurgular.
Edep aklın dıştan görünüşüdür
Ahlakın temelini hatırlatan bir başka öğüt de şudur: “Çocuğu terbiye etmeden önce kendini terbiye et; çünkü çocuk ailesinin izinden gider.”
Bu söz, terbiyenin esas olarak evde başladığını gösterir.
Ailede verilmemiş bir saygı ve edep, öğretmenin tek başına tamamlayabileceği bir eksiklik değildir.
Ve Şems-i Tebrizi’nin veciz sözünü de burada hatırlamak gerekir:“Edep, aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, Aklı kadar şerefli, Şerefi kadar kıymetlidir.”
Edep yoksa akıl sağlıklı işlemez; akıl yoksa şeref erir; şeref yoksa insan değerini yitirir.
Bugün yaşanan hadise, tam da bu zincirin kırıldığını gösteriyor.
Bugün artık mesele sadece iyi okul veya iyi öğretmen bulmak değildir; mesele iyi yetişmiş öğrenci bulmaktır.
Eğitim sistemi ne kadar güçlü olursa olsun, evde temel verilmemiş bir edep ve saygıyı öğretmen tek başına kazandıramaz.
Eğitim araçları var, öğretmen var, müfredat var…
Ama edep yoksa tüm bunlar etkisiz kalır.
İslam’ın özü edep üzerinedir.
Edep yoksa ilim faydasızdır; ilim faydasızsa toplum çöker.
Bu yüzden öğretmene yapılan saygısızlık sadece bir davranış bozukluğu değil, toplumun ahlaki zeminindeki çatlağın dışa vurumudur.
Artık bu saygısızlığa, bu edepsizliğe ve bu değer kaybına kararlı bir “dur” demenin vakti gelmiştir.
Hem eğitimimizin geleceği, hem toplumun huzuru, hem de İslami değerlerimizin korunması bunu zorunlu kılmaktadır.
Artık eğitim sadece öğretmenle veya okulun kalitesiyle sınırlı bir mesele değildir.
Edep ve ahlak, bir neslin ölçüsüdür; onlar eksikse bilgi, başarı ve diploma hiçbir anlam taşımaz.
Öğretmene yapılan saygısızlık sadece tek bir olay değildir; bu, aslında toplumun geleceğine atılmış sessiz bir uyarıdır.
Ve artık bu uyarıyı duymak, anlamak ve “dur” demek zorundayız.
Anne olarak, baba olarak, aile olarak…
Özellikle medya olarak artık kendisine bir aynada bakmalıdır.
Bir yemek yarışmasında, bir şefin yarışmacısını ağır bir şekilde azarladığını ve oradaki bir öğrencinin şefin üzerine yürüyebildiğini düşünün.
Bu sadece bireysel bir sorun değil; toplumsal bir uyarıdır.
Artık sorumluluğumuzu kabul etme zamanı.
Saygı, eğitim ve değerler yalnızca öğretmenlerimizin değil, hepimizin geleceğini şekillendirir.
Her birimiz, küçük ya da büyük, doğru davranışları yaşatarak toplumun temelini güçlendirebiliriz.
Selam ve dua ile