Bâtıl:Dine, akla veya gerçeğe uygun olmayan, temeli olmayan inanç ve uygulamalardır.
Hurafe:Aslı-dayanığı olmayan, sonradan ortaya çıkmış, dine veya gerçekliğe dayanmayan yanlış inanış ve adetlerdir.
Örneğin: Uğursuz sayılar, nazara karşı anlamı olmayan ritüeller, türbelere adak bağlama gibi dinî temeli olmayan uygulamalar.
Hepimizin bildiği gibi, dünya hayatında kulağımıza pek çok söz gelir.
Kimi der ki “şunu yaparsan uğursuzluk olur”, kimi söyler “fal baktır, geleceğini öğren”, kimisi de “şu türbeye bez bağlarsan dileğin olur” diye inandırmaya çalışır.
Ama şunu iyi bilelim ki, dinimiz İslam, böyle aslı olmayan, kaynağı belli olmayan hurafeleri kabul etmez.
Bizim rehberimiz Kur’an ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sahih sünnetidir. Bunların dışında dine sonradan eklenen, temeli olmayan her şey, bizi hakikatten uzaklaştırır.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyuruyor:“Kim bizim dinimize sonradan bir şey eklerse, o reddedilir.”(Buhârî – Müslim)
Hepimiz günlük hayatın içinde, kulağımıza türlü türlü bilgiler çalındığını biliriz.
Kimisi “şunu yaparsan uğursuzluk olur” der, kimisi “filanca yere bez bağla, dileğin gerçek olur” der…
Birçoğu kültürden gelen adetlerdir ama bunların İslam’da bir karşılığı yoktur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize dinin özünü korumayı öğretti. “Dinde aslı olmayan şeylere kapılmayın” diye defalarca uyardı.
Çünkü insan kalbi, doğru ile yanlışı ayırt edemezse kolayca yanlış yollara sapabilir.
Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:Kim dinimize sonradan bir şey eklerse, o reddedilir.”(Buhârî, Sulh 5; Müslim, Akdiye 18)
Bu hadis bize şunu söyler:Allah’ın ve Resûlü’nün öğretmediği bir inancı dine katmak doğru değildir.
Yani bir şeyin ibadet veya dinî uygulama olabilmesi için sağlam bir delili olması gerekir.
Peygamber Efendimiz ayrıca insanları falcılardan, kahinlerden, geleceği gururla yorumlayan yalancı sözlerden
uzak tutmak istemiştir.
Çünkü bunlar insanı Allah’a değil, hayali güçlere bağımlı hâle getirir.
“Kim bir falcıya gider ve onun dediklerini tasdik ederse, Muhammed’e indirileni inkâr etmiş olur.”(İmam Ahmed, Müsned; Hakim, el-Müstedrek – sahih kabul edilmiştir)
Yani, geleceği Allah’tan başka bilen yoktur.
Falcılık, büyücülük, burçlarla kader belirlemek gibi şeyler insanı güvenilir bilgi kaynağından koparır.
🌿 Uğursuzluk Yoktur, Falcılık Yoktur
Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadisinde şöyle buyuruyor:“Uğursuzluk diye bir şey yoktur.”(Buhârî)
Bakın, bu söz bize çok şey anlatıyor.
Baykuş ötmesi, siyah kedi, kapı çalması, su dökülmesi, aynanın kırılması…
Bunların hiçbiri kaderimizi değiştirecek şeyler değildir.
Çünkü kaderi yazan yalnız Allah’tır.
Peki biz ne yapacağız?
Aslında çok basit:Doğru bilgiyi Kur’an’dan ve sahih sünnetten alacağız,
Dine sonradan karışmış, kaynağı belli olmayan uygulamalardan uzak duracağız,
Allah’a güveneceğiz, sebeplere sarılacağız,
Bilmediğimiz şeyin peşinden değil, bildiğimiz gerçeğin peşinden gideceğiz.
İslam kolaylık ve sadelik dinidir.
Bizden istenen, karmaşık ritüeller yapmak değil; Allah’a güzel bir kalple yönelmektir.
Hurafe ve bâtıldan uzak durmak, hem kalbi temizler hem de bizi gerçek imana daha yakın kılar.
1. Kur’an’a sarılacağız.
2. Sahih sünneti öğreneceğiz.
3. Dinin kaynağı olmayan sözlerden uzak duracağız.
4. Allah’tan başkasına tevekkül etmeyeceğiz.
Dua edeceğiz, alnımızı secdeye koyacağız, Rabbimizden isteyeceğiz.
Derdimizi falcıya, medyuma, muskacıya değil, âlemlerin Rabbine arz edeceğiz.
Dinimiz kolaylık dinidir. Temizdir, sade ve berraktır.
Hurafe karanlıktır, bâtıl karanlıktır. Hakikat ise nurdur, aydınlıktır.
Allah hepimizi nurun yolundan ayırmasin. Kalplerimizi hurafenin gölgesinden korusun.
Hak ile bâtılı ayıran bir basiret versin inşallah.
Âmin.