Manipüle etmek, bir kişiyi, bir durumu veya bir düşünceyi bilinçli şekilde kendi çıkarına göre yönlendirmek, etkilemek ya da çarpıtmak demektir.
Manipülasyon çoğu zaman gizli, dolaylı ve etik olmayan yöntemlerle yapılır.
Manipülasyon aslında insanların düşündüğümüzden çok daha sık karşılaştığı bir durum.
Bazen biri bize yalan söyleyerek, bazen duygularımızı kullanarak, bazen de gerçeği bükerek davranışlarımızı yönlendirmeye çalışır.
İşin ilginç yanı, manipülasyon çoğu zaman sessiz ve fark edilmeyen bir süreçtir.
İnsan, kendisine yapılana ancak çok geç fark ettiğinde “Ben nasıl bu kadar etkilenmişim?” diye sorar.
Çünkü manipülatörler genellikle önce tatlı, güven veren ve dikkat çekmeyen bir şekilde yaklaşırlar.
Bu insanların en büyük gücü, yalanı gerçeğin içine yedirerek sunmalarıdır.
Sıradan bir cümleyi öyle bir yerleştirirler ki, sen bunun bir yalan olduğunu değil, bir “olması gereken” olduğunu düşünmeye başlarsın.
Zamanla senin duygularını, tepkilerini, hatta kararlarını kontrol eder hâle gelirler.
İşte o noktada manipülasyon artık sadece bir yönlendirme değil, insana yapılan bir psikolojik zulüm hâline dönüşür.
Manipüle edilen kişi önce kendi hafızasından şüphe etmeye başlar. “Acaba ben mi yanlış hatırlıyorum?” der.
Sonra kendinden. “Galiba ben abartıyorum, belki de ben hatalıyım.”
Oysa çoğu zaman sorun mağdurda değil; gerçeği çarpıtan, eksik gösteren, söylemesi gerekeni saklayıp işine geleni büyüten kişidedir.
Manipülatörler özellikle duygusal alanı hedef alır.
Küçük bir suçlama, beklenmedik bir sessizlik, bir anda patlayan öfke…
Hepsi mağdurun dengesini bozmak için kullanılır.
Bu süreçte insanın içi sürekli huzursuz olur.
Bir şeylerin yanlış olduğunu hissedersin ama tam olarak ne olduğunu çözemediğin için kendini suçlamaya başlarsın.
Zaten manipülasyonun en tehlikeli yanı da budur: Mağdur çoğu zaman olup bitenin farkında bile değildir.
İçinde dolaşan his karmaşık bir karışım gibidir; biraz endişe, biraz suçluluk, biraz da “Yanlış bir şey söylemeyeyim” kaygısı.
Uzun süre manipülasyona maruz kalan kişilerde özgüven yavaş yavaş erir.
İnsan kendi sesini duyamaz hâle gelir.
En basit kararda bile tereddüt eder. “Bunu böyle yaparsam kızar mı?”, “Acaba yanlış mı anlar?” diye düşünür durur.
Bu hâl, kişinin kendi benliğiyle olan bağlantısını bile zayıflatır.
Çünkü sürekli başkasının tepkisini hesaplayarak yaşamaya başlarsın.
Ama manipülasyonun farkına varmak bile iyileşmenin ilk adımıdır.
İnsan bir yerden sonra “Ben artık böyle hissetmek istemiyorum” der.
Zihnindeki sis dağılmaya başlar.
Bazı mesafeler koyar, bazı cümleleri reddeder, bazı duyguları sahiplenir.
Adım adım kendini yeniden tanımaya başlarsın.
Gerçekte kimse manipülasyonu “aptal olduğu için” yaşamaz.
Çoğu zaman iyi niyet, saflık, empati ve güven yüzünden maruz kalınır.
Bu da aslında mağdurun kötü bir özelliği değil, insani bir yönüdür.
O yüzden manipülasyon birinin suçu değil; manipülatörün yaptığı psikolojik baskının sonucudur.
Ve unutma: Sağlıklı ilişkilerde yalan, suçluluk, korku ve baskı olmaz.
Varsa, orada sevgi değil; kontrol vardır.
Manipülasyon sadece bir yalan değildir; Manipülasyon da bir zulümdür;
belki tokat gibi değildir, belki bağırış değildir, belki fiziksel değildir,
ama insanın içini inciten, ruhunu yoran, benliğini kıran bir zulümdür.
bir insanın duygusuna, aklına, kalbine müdahale etmek demektir.
Bu yüzden İslam’da buna “kul hakkı” denir.
Kul hakkı ise affı en zor haklardandır.
Selamunaleykum