Selamun aleykum
Sözün Ağırlığı ve Kalbin Dili
İslâm düşüncesinde söz, yalnızca bir iletişim aracı değil; insanın iç dünyasını yansıtan, niyetini açığa çıkaran ve kimi zaman kaderine yön veren bir unsur olarak ele alınır.
Kur’ân, insanın ağzından çıkan her sözün kayıt altına alındığını bildirir:“İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında hazır bir gözetleyici bulunmasın.” (Kâf, 18).
Bu ayet, sözün hem dünyevî hem uhrevî sorumluluğuna işaret eder.
Sözün ehemmiyeti noktasında Hz. Peygamber’in (s.a.s.) uyarısı da dikkate değerdir:
“Kişi Allah’ın rızasına uygun bir söz söyler; o sözün ona ne kazandıracağını düşünmez, fakat Allah bu söz sebebiyle o kimsenin derecesini yükseltir.
Yine kişi Allah’ın gazabına sebep olacak bir söz söyler; o sözün ona ne kaybettireceğini düşünmez, fakat bu söz sebebiyle cehenneme düşer.”(Buhârî, Rikâk, 23)
Dolayısıyla söz, yalnızca dudaktan çıkan bir ses değil; kalbin içeriğini ifşa eden bir aynadır.
Nitekim müminin en değerli sözünün son nefeste söylediği “Lâ ilâhe illallah” olduğu hadislerle sabittir:
“Kimin son sözü ‘Lâ ilâhe illallah’ olursa cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 26)
Bu rivayet, kalbin hayat boyu nasıl bir iman ve zikir terbiyesiyle donatılması gerektiğini ortaya koyar
. Zira dil, son nefeste kalpte yerleşmiş olan hakikati dışa vurur.
Dostluk ve Yol Arkadaşlığı
İnsan, sosyal bir varlıktır; hayat yolculuğunu daima başkalarıyla birlikte sürdürür.
Fakat İslâm’ın ölçüsü açıktır: Mümin, dostlarını ahiret merkezli bir bilinçle seçer.
Bu nedenle “Ahirette beraber olmak istemediğin kişilerle dünyada da fazla beraber olma” sözü, hem psikolojik hem ahlâkî hem de dinî yönleri bulunan derin bir ilkedir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), kişinin beraber olduğu kimselerden etkilenme gerçeğini şu şekilde ifade eder:
“Kişi dostunun dini üzeredir. O hâlde kiminle dostluk kurduğunuza dikkat edin.” (Tirmizî, Zühd, 45)
Aynı hakikat başka bir benzetmeyle daha somutlaştırılmıştır:
“Salih arkadaş misk taşıyan gibidir; ya sana ondan bir şey ikram eder, ya sen ondan satın alırsın, ya da en azından güzel kokusunu duyarsın.
Kötü arkadaş ise körük üfüren gibidir; ya elbiseni yakar ya da ondan kötü koku duyarsın.”(Buhârî, Zibâh, 31; Müslim, Birr, 146)
Bu hadisler, dostluğun birey üzerindeki dönüştürücü gücünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Kur’ân ise kıyamet gününde insanların, dünyada bağ kurdukları kimselerden bile uzaklaşacağından bahseder:
“O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.”(Abese, 34–36)
Bu ayet, dünya dostluklarının geçici niteliğini; ahiret kardeşliğinin ise ebedî değerini hatırlatır.
İnsan, Allah’a yaklaştıran kimselerle beraber olmayı tercih etmeli; kendisini Allah’tan uzaklaştıran ilişkilerden ise tedbirle uzak durmalıdır.
İslâm’ın söz, dostluk ve kalp bütünlüğüne dair yaklaşımı, insanın hem iç dünyasını hem de sosyal çevresini bilinçle şekillendirmesini öngörür.
Mümin, kalbini arındırdıkça sözü güzelleşir; sözü güzelleştikçe çevresi de güzelleşir.
En nihayetinde insanın elinde kalan, kalbinden taşan sözler ve hayatına yön veren dostluklardır.
Bu nedenle şöyle niyaz ederiz:
Rabbimiz, kalplerimizi kendi rızasına uygun kıl; sözlerimizi hikmetle, ilişkilerimizi hayırla, adımlarımızı ise dosdoğru yola yönelt.
Bizi, dostluğunu Rahmetinin bir vesilesi kıldığın kullarla beraber eyle.
Hayatımızı imanla, son nefesimizi “Lâ ilâhe illallah” kelimesinin şerefiyle tamamlamayı nasip eyle.
Allah’a emanet olun.