Selamuna aleykum
İnsanın kalbini aydınlatan üç güzel hâl vardır: umut, iyimserlik ve gönül ferahlığı.
Rabbimizin rahmetine güvenen gönüllerde bu üç duygu birbirini besler, çoğaltır.
Peygamber Efendimiz ﷺ ümmete daima ümidi ve güzel düşünmeyi tavsiye etmiştir. Nitekim şöyle buyurur:
“Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muâmele ederim.”
(Buhârî, Tevhîd 15, 35; Müslim)
Bu hadis, Allah’a iyi zanla yaklaşanın gönlünün ferahlıkla dolacağını hatırlatır.
Umut, kulun Rabbiyle bağını diri tutar; çünkü Allah’ın rahmeti geniştir.
İnsan çoğu zaman fark etmese bile, Allah’a karşı taşıdığı zanlar niyetlerini şekillendirir.
Kulun iyiyi, güzeli ve hayırlıyı tercih edişi; kalbindeki güvenin, teslimiyetin ve Rabbine duyduğu hüsn-ü zannın bir yansımasıdır.
Allah’a karşı beslenen güzel zan, insanın gayretine yön verir; adımlarını bereketlendirir.
Öyleyse her bir niyet, kâinatta bir karşılık bulur.
Yaptığımız her iş, söylediğimiz her söz ve gönlümüzden geçen her arzu, Allah’a olan bakışımızın bir tezahürüdür.
Bu yüzden niyet ederken de amel işlerken de Rabbimizin rahmetini, kudretini ve lütfunu bilerek hareket etmek gerekir.
Çünkü hüsn-ü zan ile yapılan niyet, rahmet kapılarını aralar; kötü zan ise kalbi darlığa sürükler.
Kul, Rabbine güzel düşündükçe hem niyeti hem ameli güzelleşir, hem de yolu aydınlanır.
Peygamberimiz ﷺ başka bir hadisinde de şöyle buyurur:“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”(Buhârî, İlim 12; Müslim, Cihâd 6)
Bu müjdeleyici tutum,
bir Müslümanın hayata iyimser bir bakış ile yaklaşmasının sünnet olduğunu bize gösterir.
İyimserlik, kalbi karartan düşünceleri dağıtır; insanın çevresine umut aşılamasını sağlar.
Ve kulun kalbine gönül ferahlığı veren şey, Rabbine teslimiyetidir
. Efendimiz, sıkıntı anında şu duayı öğreterek ferahlığın kaynağını işaret eder
:Allahumme cal fi kalbi nûran, ve cal fi sadri feracen ve surûran.
“Allah’ım! Kalbime nur ver, gönlüme ferahlık ver.” (Müslim, Müsâfirîn 179 – anlam rivayeti)
Bu dua, müminin darlık içinde genişlik arayışının bir nişanesidir.
Mümin bilir ki:
Başına gelen her şeyde bir hikmet, her gecenin ardında bir sabah vardır.
Bu yüzden ümitsizlik, onun kalbine yaraşmaz.
Çünkü Rabbimiz şöyle buyurur:“Allah’ın rahmetinden ancak inkârcılar ümit keser.”(Yûsuf 12/87)
Umutla beslenen, iyimserlikle güçlenen kalp; sonunda gönül ferahlığıyla dolar.
Böyle bir gönül, tevekkülün sıcak gölgesinde huzura kavuşur.
Ve bu huzuru taşıyan kul, hem kendine hem de etrafına faydali olur.