Bana “Şans nedir, kısmet nedir?” diye sorarsanız, şöyle derim:
Şans ve kısmet, Allah’ın bize verdiği nimetler, fırsatlar ve hayatın sunduğu güzelliklerdir.
Kimimiz bunları fark eder, kimimiz fark etmez.
Fark edenler şanslı, fark etmeyenler ise ellerindeki nimetleri göremediği için kendini “şanssız” sanır.
Allah hepimizi farklı yarattı.
Hepimizin mizacı, karakteri, hatta parmak izi bile farklı.
Beş parmağımız birbirine benzeseydi, yemek yememiz, bir kapağı açmamız imkânsız olurdu.
Her ayrıntıyı ince ince bize sunan Rabbimizi fark edebilmek, işte bu en büyük şans ve kısmettir.
Güneşi görüp de Allah’ı fark etmeyen, denizleri seyredip de kudretini göremeyen,
hasta olunca şifa veren Allah’ı unutan, her gün rızkını alıp şükretmeyen…
İşte asıl şanssızlık ve kısmet kaçırmak budur!
Bazen insanlar gelir, “Sana verdiğim şansı değerlendir!” der.
Pardon da… sen kimsin? Şansı ve kısmeti veren Allah! Sen sadece aciz bir insansın.
Her sabah gözünü açmana bile kendi başına gücün yetmezken, kime neyi veriyorsun ki?
Rabbimizin izniyle bir sabaha daha uyandıysan, bu bile bir kısmet ve şanstır.
çayını yudumlarken kuşları dinleyebilmek,
dostça bir tebessüm görebilmek…
İşte bunlar da Allah’ın sana verdiği şans ve kısmettir.
Şükredecek bir dilin, merhametli bir esin, helâl bilen evlatların
ve tüm bunlarin verenin Allah olduğunu bilmek…
Bunlara sahipsen, sen gerçekten kısmetlisin, kismetliyiz