İnsan sevebilir, ama herkes güzel sevemez;

Selamünaleyküm 

Güzel sevmek; birini sahiplenmek değil, ona özgürlük tanımaktır.

“Gerçek sevgi, karşımızdakine özgürlüğünü tanımaktır; onu kısıtlamadan, seçimlerine saygı göstererek yanında olmaktır.

Unutmayalım ki özgürlük bir armağandır ve bu armağanı suistimal etmek, sevgiyi yozlaştırır.

Özgürlüğü suistimal etmeyi sevgiyle karıştırmayalım.

Çünkü “Allah seni özgür yaratmışken, başkasının kölesi olma.”Hz Ali  

Yanında olduğunda huzur vermek, uzağında olduğunda dua etmektir.

Güzel sevmek; “Benim olsun” demek değil, “İyi olsun” diyebilmektir.

İnsanı en çok, sevildiğini hissetmek onarır.

Güzel seven bir insan, sevgisini incitmez; sözüyle, tavrıyla, bakışıyla korur.

Sevdiklerini çamura sokmaz, lekelenmesine izin vermez.

Onu, kalbinin en temiz köşesinde saklar.

Gerçek sevgi; şiddetle, zorlamayla, kıskançlıkla değil;

şefkatle, sabırla, incelikle yaşanır.

Çünkü seven insan, sevdiğine yük olmaz; kanat olur.

Bazen güzel sevmek, susmaktır; kırmamak için kelimeleri yutmak.

Bazen güzel sevmek, küçük bir tebessümdür; gönlü rahatlatan bir bakış.

Ve bazen güzel sevmek, gitmek isteyenin önünü kesmemek;

“Yanımda olmasan da iyi ol” diyebilmektir.

Güzel seven insanlar vardır; onların sevgisi iz bırakır.

Onlar sevdiklerini kirletmez, onlara gölge düşürmez.

Onların sevgisi, sahiplenmekten değil; paylaşmaktan doğar.

Onlar bilir ki, gerçek sevgi; kalbe yük değil, kalbe huzurdur.

Güzel sevmek, bir insanı kendinden çok düşünmektir; onu incitmemek için titremektir;

yokluğunda bile ona iyi dilekler göndermektir.

İşte bu yüzden, güzel sevmek; insana en çok yakışan hâlidir.

Sevgi, Allah’ın kullarına verdiği en büyük nimetlerden biridir.

Ancak sevgiyi doğru anlamak gerekir.

İslam’a göre sevgi; incitmek, kısıtlamak, zorlamak değildir.

Sevgi, merhamettir, şefkattir, vefadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Müminler birbirini sevmekte, birbirine merhamet etmekte ve birbirini korumakta bir beden gibidir.” (Buhârî, Edeb, 27)

Gerçek sevgi işte budur; sevdiğini incitmek değil, ona merhamet göstermek, ona değer vermektir.

Sevdiğini zorlamak, özgürlüğünü elinden almak, hatta şiddet uygulamak, sevgi değil; nefsin bencilliğidir.

Başka bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.): “Sizden biriniz, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek mümin olamaz.” (Buhârî, İman, 7) buyurmuştur.

Bu hadis bize şunu öğretir:

Gerçek sevgi, sadece kendi mutluluğunu değil; sevdiğinin mutluluğunu da gözetmektir.

Türk atasözlerinde de bu hakikat sıkça vurgulanır:

“Sevgi olmayan evde huzur olmaz.”

Güzel seven insan, sevdiğini çamura sokmaz, kirletmez, lekelenmesine izin vermez.

Onu incitmemek için titrer; kalbini kırmamak için dikkat eder.

Yani gerçek sevgi, kalp kırmak değil; kalp onarmaktır.

Birini seviyorsan, onun mutluluğunu istersin; huzurunu istersin.

Yanında olmasa bile, “Allah ondan razı olsun, iyi olsun” dersin.

Eğer “Ben seviyorum ama onsuz yapamam, bırakırsa vururum” diyorsan, bu sevgi değildir;

bu nefsin bencilliğidir.

Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadisinde şöyle buyurur: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en

hayırlı olanınızdır.  Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizî)

Demek ki sevgiyi ölçmenin yolu, insanın ailesine nasıl davrandığıdır.

Eşine, çocuklarına, anne-babasına karşı merhametli olan; gerçek sevgiyi öğrenmiştir.

Peygamberimizin (s.a.v.) aile hayatı buna en güzel örnektir.

O, hanımlarına karşı her zaman zarif, nazik ve merhametli davranmış; hiçbirine incitici söz söylememiştir.

İslam ahlakına göre sevmek, Allah için sevmektir.

Yani karşısındaki insanda Rabb’inin bir emanetini görmek; onu Allah rızası için sevmek.

Bu yüzden güzel seven insan  sevgisini kirletmez, nefsine alet etmez.

Çünkü bilir ki:“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor: “Kişinin ailesine harcadığı şey, onun için sadakadır.” (Buhârî)

Yani eve getirilen ekmek de, alınan bir parça elbise de, gönül hoşluğu için edilen güzel bir söz de, Allah katında sadakadır.

Ancak burada unutulmaması gereken bir edep vardır:

Harcamanın da bir ölçüsü, bir ahlakı vardır.

Eşiyle, çocuklarıyla bir ömür sürmek isteyen insan, onların omzuna borç yükü bırakıp gitmez.

Erkek olsun, kadın olsun; ailesini borcun içinde, çaresizlik içinde bırakmak doğru bir tutum değildir.

Çünkü borca girerken beraber olunmuş, birlikte karar verilmişse; yükün de birlikte paylaşılması gerekir.

Gerçek sevgi, “benim” ve “senin” diye ayrıştırmak değil; “bizim” diyebilmektir.

İnsanın ailesine yaptığı harcama, onlara mutluluk getirmeli; yoksa geride sıkıntı, gözyaşı, çaresizlik bırakmamalıdır.

O halde, ailesini borca sürükleyip yalnız başına terk eden bir kimse, hayırlı davranmış olmaz.

Çünkü hayırlı olan, ailesini koruyandır; yükünü taşıyandır; onların başını öne eğmeyendir.

Kötü seven insanlar da vardır; sevgiyi zorbalık sanan, kıskançlığı sahiplenme zanneden, incitmeyi hak gören…

Onlara diyecek tek şey şudur: Ya siz sevmeyin,sevmeyin  ya da önce sevmeyi öğrenin.

İnsan sevebilir, ama herkes güzel sevemez

Belki sevgiyi yanlış ortamda öğrendiler; belki sevgisiz büyüdüler.

Ama mazeret yoktur; çünkü sevgi öğrenilebilir.

İnsana düşen, önce sevmeyi doğru anlamak;

sonra da sevdiklerini Allah’ın emaneti bilip

onları incitmeden, güzelleştirerek sevmektir.

Son söz olarak, atalarımızın dediği gibi:

“Sevgi ile yoğrulmuş ekmek bile doyurur.”

Çünkü sevgi, sadece gönülleri değil, hayatı da güzelleştir

 O halde kardeşim, nasıl seviyorsan, kiminle seviyorsan; ahirette onunla beraber olacaksın.

Sevgini temiz tut, helal tut, Allah için tut.

Selam ve dua ile  

𝓗𝓪𝓴𝓲𝓶𝓮 𝓖𝓾𝓵𝓼𝓾𝓶 𝓗𝓲𝓬𝓻𝓮𝓽

  • Related Posts

    Her Kelime Bir Tohumdur: Ne Ekeceksin?

    Read more

    Yorgunsan dur biraz,

    Read more

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir