Herkesin,hepimizin zihninde bir “elalem” vardır.
Peki, kimdir bu elalem?
Başkaları hakkında sürekli fikir beyan eden, insanların işlerini, başarılarını, hatta ahlaki
durumlarını bile kendi terazisinde ölçüp biçen bir topluluktur.
Öyle ki, sizin yaşamınıza, işinize, hatta evliliğinize bile etki edebilecek kadar güçlü görünürler.
Oysa aslında kendi ailelerine dahi faydası olmayan, söz geçiremeyen başkalarının hayatını
eleştirerek karnını doyurmaya çalışan zavallılardır.
Elalem, çoğu zaman yapamadığını başkasına yaptırmaya çalışandır.
Ne bir kişi, ne de belli bir topluluk…
Daha çok soyut bir yargıçtır.
Çoğu zaman kim olduğunu bile bilmeyiz ama onun ne diyeceğini, ne düşüneceğini hesaba katmadan adım atamayız.
Hayatımızda öyle bir gölgedir ki, evliliğimizden işimize, çocuk yetiştirmemizden günlük
tercihlerimize kadar her şeye karışır.
Elalemin Bitmeyen Hükümleri
Elalem, başkalarının başarılarını ve hatalarını yargılamakla meşguldür.
Çocuğunuzun hangi okulu kazandığını,
Eşinizin nasıl bir işe sahip olduğunu,
Nerede oturduğunuzu, hangi arabaya bindiğinizi,
Nasıl giyindiğinizi, kiminle görüştüğünüzü,
kendine dert edinir.
En ilginç tarafı şu ki; başkalarının hayatına dair fetvalar vermekte usta olanlar, sıra kendi
evlatlarına, ailelerine, eşlerine geldiğinde o gösterdikleri hassasiyeti bir türlü bulamaz.
Evlerinde sözleri geçmez, kendi kapılarının önünü süpüremezler; ama konu başkası olunca dilde mangalda kül bırakmazlar.
Yapabildikleri tek şey: öğüt verip parmak sallamak…
Oysa en çok öğüdü, en çok uyarıyı kendileri hak eder.
Onların asıl gıdası başkalarının üzerinden dedikodu yapmak, eleştiride bulunmak ve kıyaslamaktır.
Birçok anne babanın çocuk yetiştirirken sıkça kullandığı cümlelerden biridir:
“Evladım, konu komşu ne der?”
Bu söz, çocuğun özgüvenini zedeler, hayatını başkalarının onayına bağımlı kılar.
Oysa asıl söylenmesi gereken şudur:“Evladım, Allah ne der?”
Çocuğu kıyaslayarak büyütmek, onun kişiliğine yapılan en büyük haksızlıktır. “Elalemin
çocuğu şurayı kazanmış, ötekinin kızı şöyle evlenmiş…”
Bu kıyaslar, bitmek bilmez.
Oysa her çocuk, her birey Allah’ın bir hediyesidir.
Onları başkalarıyla ölçmek yerine, kendi kabiliyetleriyle parlamalarına izin vermek gerekir.
Kıyasın Zehirli Dili
Kıyaslama, insanın ruhunu zehirler.
Ne var ki toplumumuzun en yaygın alışkanlığıdır.
Kadınlar arasında sık sık rastlanır:“Benim kekim daha çok kabarıyor.”
“Eşim öyle sıradan yemeklerle yetinmez.” “Benim evim daha düzenli.”
Bu tür kıyaslamalar zamanla yarışa, yarış da huzursuzluğa dönüşür.
Oysa hepimizin kapasitesi farklıdır.
Bir kadın mutfakta ustadır, diğeri belki mutfakta beceriksizdir ama eşi onu sadece olduğu
gibi sevdiği için şanslıdır.
Hangisi daha değerlidir?
Kendini geliştirmek elbette güzeldir.
Fakat bu, başkalarıyla kıyas için değil, insanın kendi ruhunu beslemesi içindir.
Çünkü gerçek gelişim, kıyasla değil, bireyin kendi yolunda ilerlemesiyle mümkündür.
Elalemden Kurtuluş
Elalemi yok saymak kolay değildir.
Çünkü sosyal varlıklarız ve çevremizin düşüncelerine kulak tıkamak imkânsızdır.
Ama yapılabilecek şey şudur: Onların sözlerini süzgeçten geçirmek, yapıcı olanı almak, yıkıcı olanı bırakmak.
Hayat yolunda her birimizin hikâyesi farklı.
Kimimizin yolu başarılarla, kimimizin yolu engellerle doludur.
Bazı şeyler Allah’ın takdiridir. Olmuyorsa, zorlamanın anlamı yoktur.
Unutmayın: Kıyaslama en büyük cezadır.
Elalem için değil, kendimiz için yaşamaliyiz.
Ama bu “KENDIMIZ” derken kastedilen, nefsin arzuları değil; Allah’ın doğruları
çerçevesinde, insan onurunu, vicdanı ve değerlerini koruyarak yaşamak.
İçi dolu başak gibi olmak mesala; bilgi ve olgunluk arttıkça tevazun artması.
Gibigibi 🙂
Arabalar, evler, maaşlar, çocukların başarıları, eşlerin kariyerleri…
Bunların hiçbiri elalem için yaşamaya değmez.
Asıl değer, kendi hayatımızı huzurla, kendi ölçümüzle, kendi iç dengemizle yaşayabilmektir.
İnsanlara görünmek için değil, kendimize ve Rabbimize dürüst olmak için yaşamak mesala
Elalem memnun olsun diye değil, Allah’ın razı olacağı bir hayat için çabalamak.
Kendi yolumuzu Allah’ın rehberliğiyle yürüdüğümüzde, elalemin ne dediği zaten önemini yitirir.
Bırakın artık şu elalemi.
Bir gün biri de gönülden desin ki:“Ne güzel insan, Allah razı olsun.”
İşte o zaman, hayatın gerçek kıymetini bulmuş oluruz.
Selam ve dua ile