Eski zamanlarda bir çiftçi, boynuna astığı uzun sopanın ucundaki iki kocaman kova ile su taşırmış.
Kovalardan biri sağlam, diğeri çatlakmış.
Sağlam kova suyu eksiksiz taşırken, çatlak kova yol boyunca sızdırdığı için eve sadece yarısını ulaştırabiliyormuş.
İki yıl boyunca çiftçi her seferinde evine sadece 1,5 kova su götürebilmiş.
Sağlam kova görevinden gurur duyarken, çatlak kova eksikliğinden dolayı mahcupmuş.
Bir gün çatlak kova dayanamayıp çiftçiye şöyle demiş:
“İki yıldır seni yarı yolda bırakıyorum.
Kusurum yüzünden emeğinin karşılığını alamıyorsun.
Bunun için senden özür dilerim.”
Çiftçi ise gülümseyerek şu cevabı vermiş:
“Yolun kenarındaki çiçeklere dikkat ettin mi hiç?”
Kova başını kaldırıp bakınca, kendi tarafında rengârenk çiçeklerin açtığını görmüş.
Oysa diğer tarafta hiç çiçek yokmuş.
Çiftçi açıklamış:“Ben senin kusurunu biliyordum.
Yolun senin tarafına tohum ektim.
Her gün sen su sızdırarak o çiçekleri suladın.
İki yıldır evimi bu çiçeklerle süslüyorum.
Sen olmasaydın bu güzellikler olmayacaktı.”
Bu hikâye bize şunu öğretiyor:
İnsan, hayat yolculuğunda eksiklikler yaşayabilir.
Bu çok doğal ve insana dair bir durumdur.
Eksiklikler, doğru bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde bizi geliştirir; içimizdeki potansiyeli ortaya çıkarır.
Eksikliklerimizi kabul etmek, onları bir yük olarak görmek yerine öğrenme ve büyüme fırsatı olarak görmek, bizi daha olgun ve güçlü kılar.
Aslında eksikliklerimiz, bize farklı yönlerimizi keşfetme, sabretme, azmetme ve güzellikler üretme imkânı sunar.
Kur’an-ı Kerîm’de Rabbimiz sorar:
“Hiç düşünmüyor musunuz?” (Sâffât, 155)
Yani insan aklıyla kusurlarını fark etmeli, onlardan ibret almalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:
“
Bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe, tam iman etmiş olmaz.” (Müsned, Ahmed b. Hanbel)
Sabır: Gücün Diğer AdıKur’an’da buyurulur:
“Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153)
Sabır, beklemekten öte; olgunlaşmak, güçlenmek, iyiliğe sebat etmektir.
Bu yüzden dualarımız sadece kendimiz için değil, başkaları ve evlatlarımız için de olmalıdır.
Kin ve öfke kolaydır, ama sabır ve anlayış akıl ve güç gerektirir.
Sabır, kuvvetin ve iyiliğin arkadaşıdır.
Tarih bize gösteriyor ki, büyük eserler sabrın ürünüdür.
Mimar Sinan, yıllar süren gayreti ve sabrı sayesinde camiler, köprüler, medreseler ve hanlar inşa ederek
çağlara meydan okuyan eserler bırakmıştır.
Sabır, kuvvetin bir başka adıdır. Sabır, iyiliğin arkadaşıdır
. Atalarımız boşuna dememiş:
“Üç şeyi kötü günlerinde dene: eşini, dostunu ve sabrını.”
Gerçekten de sabır öğrenmek bile sabır işidir.
Kendi Çatlaklarımızla Yüzleşmek
Hepimizin hayatında bir “çatlak kova” yanı vardır.
Önemli olan bu kusurları görmezden gelmek değil, farkına varıp onları iyiliğe dönüştürmektir.
Eğer sızıntılarımız çiçekleri sulamıyor, tam tersine kurutuyorsa, durup düşünmeliyiz.
Çünkü hem ruhen hem vicdanen huzurlu bir yaşam, ancak hatalarla yüzleşerek mümkün olur.
Çatlak kova hikâyesi bize şunu hatırlatıyor:
Kusurlarımızla barışmalı, onları hayra çevirmeli ve sabırla yol almayı bilmeliyiz.
Çünkü bazen en büyük güzellikler, eksiklerimizin içinden filizlenir.
Rabbim, hatalarımızı hayra dönüştürmeyi, sabırla güçlenmeyi ve her daim
doğruya yönelmeyi hepimize nasip etsin.
Âmin.
Selam ve dua ile..