Bugün kendi kendime düşündüm.
Çocukken ne çok isterdim, bir büyüğüm bana sohbetin ortasında dönüp:
“Anladın mı?” desin.
Ama o soruyu hiç duymadım.
Aslında mesele sorunun kendisi değildi.
Mesele, o anda gerçekten önemsendiğini hissetmekti.
Beni dikkate alıyor, söylediklerimi önemsiyor, anlamamı istiyor…
Keşke böyle bir hisle büyüseydim.
Ama öyle olmadı.
Bizim evde kimse kimseye anlayış göstermedi.
Hal böyle olunca, büyüyünce fark ediyorsun:
Anlasan da, anlamasan da kimse için bir şey değişmiyor.
Şimdi düşünüyorum da…
“Anladın mı?” aslında pek kibar bir ifade değil.
Ukala insanlar öyle söyler.
Ama mütevazı olanlar şöyle sorar:
“Anlatabildim mi?”
Ne kadar farklı değil mi?
Biri yukarıdan konuşur, diğeri eşit göz hizasından.
O yüzden bence büyükler, en çok da çocuklara bu soruyu sormalı.
Çocuk o zaman anlar ki:
“Ben de değerliyim, ben de dinleniyorum.”
Bu soru bir tehdit için kullanılmamalı.
Mesela: “Yatağını toplamazsan bak terlik geliyor, anladın mı?”
İşte ben bundan bahsetmiyorum.
Benim kastettiğim, kalpten sorulan, karşısındakini önemseyen bir soru.
Aslında tek bir cümle bile insana kendini görünür hissettirebilir.
Ve bazen bütün çocukluk, işte o tek cümleye muhtaç kalıyor.
Bilmem… anlatabildim mi?