Düşünmek ve İnanmak: İki Manevi Yol Arkadaşı

Bismillah…

Zaman  içinde çoğu zaman hızlıca geçip gidiyoruz…

Günler birbirini kovalıyor, işler, sorumluluklar, koşturmacalar derken ruhumuz biraz geride kalıyor gibi.

Ama bazen bir an geliyor…

Her şey duruyor.

Belki bir akşam vakti, belki sessiz bir sabah…

O an içimizden bir ses yükseliyor:

“Ben neden varım?”

“Beni buraya kim getirdi?”

“Hayat sadece bundan mı ibaret?”

İşte bu an, kalbin kapısını aralayan çok özel bir andır.

Bu anla başlar tefekkür, ve tefekkürle büyür yakîn.

Bir Akşam Vakti Düşün…

Bir akşam düşün mesela…

Gökyüzü kızıla dönmüş, güneş yavaş yavaş çekiliyor.

Serin bir rüzgar esiyor, belki çayını yudumluyorsun.

O sırada gökyüzüne bakıyorsun. Yıldızlar birer birer beliriyor… Gönlünden bir şeyler geçiyor.

“Bu kadar güzel bir düzen, nasıl böyle kusursuz işliyor?” “Bu evrenin bir sahibi olmalı…”

“Beni gören, bilen biri var mı?”

İşte bu düşüncelerle başlar tefekkür.

Sadece bakmak değil bu, ibretle görmek.

Gönlünle fark etmek. Anlamaya çalışmak…

Kur’an’da bu hali Rabbimiz şöyle anlatıyor:“Onlar ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Derler ki: Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın.”
(Âl-i İmrân, 191)

Bu ayetteki insanlar, belki biziz…

Sessizce düşünen, anlamaya çalışan, kalpten sorular soran…

Çünkü tefekkür, sadece akıl işi değil; kalbin de işin içinde olduğu bir yolculuktur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ne güzel söylemiş:“Bir saatlik tefekkür, bir yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır.”

Neden mi? Çünkü düşünerek fark eden bir insan, artık sadece “bilmez”, yaşar.

İmanı sırtta taşınan bir yük değil, içten gelen bir huzur olur.

Yakîn: Şüphesiz İman, Kalpten Güven

Tefekkür ettikçe kalpte bir şeyler değişmeye başlar. O ilk sorular yerini huzura bırakır. Artık içimizde bir netlik oluşur:

“Evet, Allah var.” “O beni görüyor.” “Bu hayat bir imtihan.”

İşte bu halin adı yakîn.

Yani şüpheden uzak, tam ve gerçek bir iman. Kur’an bu halden şöyle bahseder:“Ve onlar ahirete yakîn ile inanırlar.”
(Bakara, 4)

Yakîn, sadece bilmek değildir.

Gözle görmeden bile emin olmaktır.

Kalbin derinliklerinde hissedilen bir güven, bir teslimiyettir.

Tasavvufta bu iman hâli üç adımda anlatılır:

1-İlmel-yakîn – Bilgiyle bilmek

2-Aynel-yakîn – Görerek inanmak

3-Hakkal-yakîn – Yaşayarak bilmek

Düşünsene, ateşin sıcak olduğunu duymak bir şeydir…

Gözünle alevi görmek başka…

Ama elini uzatıp gerçekten yanmak, bambaşka…

İşte yakîn böyle bir şeydir. Sadece bilgi değil, tecrübe.

 Tefekkür Yakîne Giden Yoldur

Kısacası … Tefekkür etmek, yakîn yolculuğunun ilk adımıdır.

Düşündükçe kalp açılır, kalp açıldıkça iman güçlenir.

O zaman hiçbir şey seni kolay kolay sarsamaz.

Çünkü içindesin, eminsin, huzurlusun.

Tefekkür; gafletten uyanmaktır.

Yakîn; imanda derinleşmektir.

İkisi bir araya geldiğinde, insan gerçekten Rabbini tanımaya başlar.

 Kalbimize de Zaman Ayıralım

Her gün birçok şeyle meşgul oluyoruz…

Ama kalbimize ne kadar zaman ayırıyoruz?

Gel, bugün bir pencere kenarına otur, gökyüzüne bak.

Bir ağaç yaprağını incele, kendine kulak ver.

Rabbini düşün… Yaratılışını düşün… İçinden geçenleri Allah’la paylaş.

Çünkü tefekkür bir anahtardır.

Kalbi açar. Ve o kalpte yerleşen yakîn, insanı Allah’a götürür.

Bu Duanın Kalbe Düşen Hâli

Bu dua, bir teslimiyetin, bir güvenin, bir yönelişin ifadesidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Rabbine duyduğu tam güveni bu sözlerle dile getirirdi.

Her cümlesinde ayrı bir huzur, her satırında derin bir bağlılık gizli:

(Allahumme leke eslemtü)Allah’ım! Sana teslim oldum ve itaat ettim,

(ve bike âmentü)Sana inandım,

(ve aleyke tevekkeltü)Sana tevekkül ettim, Sana güvendim ve dayandım,

(ve ileyke enebtü)Sana yöneldim ve Sana döndüm,

(ve bike hâsamtü)Düşmanlarınla Seninle birlikte mücadele ettim, Seninle çekiştim ve münakaşa ettim,

(Allahumme innî eûzu)Allah’ım!

(biizzetike)Senin izzetine, kudretine ve himayene sığınıyorum,

(Lâ ilâhe illâ Ente)Senden başka hak ilah yoktur,Beni hidayetten ve rızana ulaşmaktan saptırma.(Entel-Hayy ellezî lâ yemût)Sen hiç ölmeyen, ebedi ve diri olansın,

(ve’l cinnü ve’l insü yemûtûn)Cinler ve insanlar ise ölür.”

Bu dua, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) tam teslimiyetini, tevekkülünü ve Allah’a olan derin güvenini yansıtan çok özel bir duadır. Amin diyelim

📌 Not: Dersi yaparken  uzaktan Kumru sesi  geliyordu   duymaniza isterdim 🙂

Neyse

Bu yazıyı dilediğin gibi paylaşabilir, bir dostunla sohbet konusu yapabilir, ya da sessiz bir akşamda tekrar okuyabilirsin.

Çünkü bazen  bir yazı, kalbimize çok şey anlatır…

Allahrazi olsun  diyebilirsin  kimbilir içinden bana:)

Selam ve dua ile kalin  çok isim var   bilseniz  Turkiyeden  geldim ya  temizlik  yapiyorum  istee  öylesine   bugun

insallah  dip köse  bir temizlik yapmak istiyorum  nerden basliyacagimida bilmiyorum  🙂

Allahim kolaylik verisin banada sizlerede  🙂

 

  • Related Posts

    “Allah İçin Mi, İnsanlar İçin Mi?”

    Read more

    Herkesin bir kıblesi vardır.

    Read more

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir