Beş vakit… Her biri bir istasyondur.

Selamünaleyküm

Namaz, İslâm’ın temel ibadetlerinden biridir; ancak diğerlerinden çok farklı, çok özel bir şekilde farz kılınmıştır.

Oruç, hac ve zekât gibi ibadetler yeryüzünde, vahiy yoluyla ve melek aracılığıyla bildirilmiştir.

Fakat namaz, bizzat Allah Teâlâ tarafından, aracısız olarak ve gökyüzünde, Mirac gecesinde farz kılınmıştır.

Bu durum, namazın Allah katındaki yüksek değerini ve kul ile Rabbi arasındaki doğrudan bağı gösterir.

Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, o mübârek gece bir lütfa mazhar oldu.

Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya oradan da semâların ötesine, Sidretü’l-Müntehâ’ya kadar ref edildi.

Öyle bir yolculuk ki, beşer aklıyla izahı mümkün değil.

Bu, Rabbimizin Habîbi’ne verdiği en büyük ikramlardan biridir.

O gecede Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, birçok peygamberle görüştü.

Lâkin bilhassa biriyle olan diyaloğu, ümmeti olarak bizleri derinden düşündürmelidir:

Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile…

Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Allah Teâlâ’nın huzurundan ümmetine elli vakit namaz emriyle dönmekteydi.

Evet, tam elli vakit! Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm

Efendimiz’e sordu:“Yâ Muhammed! Rabbinden ümmetin için ne getirdin?”

Efendimiz -aleyhisselâm- buyurdu:“Elli vakit namaz.”

Mûsâ -aleyhisselâm- tecrübesiyle söyledi:“Ben senden önce insanlarla uğraştım, onları tanırım.

Senin ümmetin buna güç yetiremez. Rabbine dön ve hafifletmesini iste.”

Böylece Sevgili Peygamberimiz, Rabbine beş defa daha niyazda bulundu.

Her defasında namaz sayısı azaltıldı…

Nihayet beş vakte indirildi.

Ama işin sırrı şurada:“Ey Muhammed! Bu beş vakit namaz, gerçekte elli vaktin sevabına denktir! Benim katımda söz değişmez.” [Buhârî, Salât, 1; Müslim, Îmân, 263]

Düşünebiliyor musunuz?

Rabbimiz, bizlere öyle bir rahmet kapısı açtı ki; beş vakit namazla elli vakitlik sevabı ihsan ediyor!

Bu, bizlere verilmiş tarifsiz bir lütuf, büyük bir kolaylık…

Ama asıl mesele şu: Biz bu nimetin kıymetini biliyor muyuz?

Bugün vakitler geçiyor, ezanlar okunuyor, lakin kalplerimiz  gaflette.

Oysa namaz, bir yük değil, bir kurtuluştur.

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, her sıkıntıda namaza koşardı.

Çünkü o bilir ki:“Namaz, gözümün nurudur.” [Nesâî, İşretü’n-Nisâ, 1]

Namaz, kulun Rabbine yükselişidir.

Biz Mîrâc’a çıkamıyoruz belki, ama namaz bizim miracımızdır.

Her secdede arşın gölgesine yaklaşırız. Her rükûda nefsimizi ezer, her selamda içimizi selamete erdiririz.

Geliniz, namazlarımızı bir borç değil, bir vuslat olarak görelim.

Beş vakit… Her biri bir istasyondur.

Sabah, günah uykusundan uyandırır.

Öğle, dünyanın telaşına ara verdirir.

İkindi, ömrün ikindi vaktinde nefsimizi hatırlatır

. Akşam, günahın karanlığına bir nur olur.

Yatsı, gecenin örtüsünde Rabbimize sığınıştır.

Unutmayalım:Namaz dinin direğidir. Direği olmayan bir yapı nasıl ayakta kalamazsa, namazsız bir hayat da öyle çöker…

Rabbim bizleri, namazı hakkıyla eda eden, secdede huzur bulan, rükûda teslim olan kullarından eylesin.

Mirac gibi bir gecede bize doğrudan farz kılınan bu kutlu ibadetin değerini bilenlerden olalım.

Her ezanı bir çağrı, her vakti bir fırsat, her secdeyi bir yakınlık bilip, namazla hayat bulanlardan olalım.

Rabbim bizleri namazla dirilen, namazla yükselen, namazla huzura kavuşan kullarından eylesin.

Âmin.

  • Related Posts

    “Allah İçin Mi, İnsanlar İçin Mi?”

    Read more

    Herkesin bir kıblesi vardır.

    Read more

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir