Hakkını Yediğin Her Kul

Biz çoğu zaman dini, sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla ya da hacca gitmekle sınırlı zannederiz.

Sanki Allah’a karşı görevlerimizi yerine getirince her şey tamammış gibi hissederiz.

Oysa din, sadece göklere yönelmekten ibaret değildir; yere, yani insana da bakar.

Rabbimizle bağımız ne kadar kıymetliyse, kullarla kurduğumuz ilişki de o kadar değerlidir.

Çünkü din; sadece secdede değil, sokakta da yaşanır.

Kalp kırdığın yerde, haksızlık ettiğin kişide, göz ardı ettiğin bir hakta da din vardır.

İşte unuttuğumuz ama bizi en çok bekleyen gerçek de budur.

Allah’a yönelmek ne kadar güzel ve yüceyse, kulların hakkını gözetmek de o kadar kutsaldır.

Sanırız ki Allah’la aramızı iyi tutarsak, gerisi önemsizdir.

Oysa din, sadece secdelerde yaşanmaz.

Din, aynı zamanda kalp kırmamaktır, hakkı gözetmektir, adaleti elden bırakmamaktır.

Yani Allah’a kulluk kadar, kula karşı sorumluluk da dindendir.

İşte bu yüzden, kul hakkı öylesine büyük bir meseledir ki;

Allah, kendi hakkını dilerse affeder, ama kul hakkını — hakkı yenen kul affetmedikçe — affetmez.

Bu, ilahi adaletin en sarsıcı ve en net uyarısıdır.

Bir an hayal et… Mahşer günü… Herkes sırada.

Sen de defterinle bekliyorsun. Namazların, oruçların, sadakaların yazılmış. İçin rahat belki. “Ben görevimi yaptım” diyorsun.

Ama o sırada biri çıkıyor: “Bu kişi benim hakkımı yemişti.”

Bir diğeri geliyor:  “Bu kadın arkamdan konuşmuştu.”

“Beni incitmişti.”

“Paramı almış, geri vermemişti.”

“Onurumu zedelemişti…”

Ve işte o anda, sevapların birer birer alınıyor, o insanlara veriliyor.

Sevapların tükenince, onların günahları yükleniyor omuzlarına.

Bunca ibadetine rağmen, adım adım cehenneme doğru sürükleniyorsun.

Peygamber Efendimiz Ne Diyor?

Bir gün Peygamberimiz (s.a.v) ashabına sordu: “Müflis kimdir, bilir misiniz?”

Ashab dedi ki:“Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kişidir.”

Peygamberimiz buyurdu: “Hayır! Müflis; kıyamet günü namaz, oruç ve zekâtla gelir. Ama birine sövmüş, birine iftira atmış, birinin malını yemiş, birini dövmüş, birini incitmiştir.

Bu kişilere sevapları verilir. Sevapları yetmezse, onların günahları alınır, onun üzerine yüklenir. Ve sonra cehenneme atılır.”
(Müslim)

Bu hadis, bize sadece ibadetle kurtuluş olmadığını çok açık bir şekilde anlatır.
İnsanlarla ilişkimiz bozuksa, Allah’la ilişkimizi tam zannetmek bir yanılsamadır.

Ne Yapmalıyız?

Hâlâ bu dünyadayken, hâlâ telafi şansımız varken… Erteleme.

 Hakkını yediğin biri mi var? Öde.
 

Bir kalbi mi kırdın? Git gönlünü al.

Özür mü dilemen gerekiyor? Gururunu bir kenara bırak, dile.

Çünkü kıyamet günü ne para işe yarayacak, ne de sözler…

Sadece sevaplar ve günahlar konuşacak.

Eğer hakkını yediğin kişi vefat etmişse, onun adına sadaka ver, dua et.

Mümkünse mirasçılarına ulaş ve hakkını öde.

Ama bu dünyadan, üzerindeki kul hakkıyla ayrılma.

Kul hakkı, Allah’ın unutmadığı, affetmediği ve mutlaka hesaba kattığı bir haktır.

İnsan unutur, toplum unutur… ama Allah unutmaz.

O gün geldiğinde teraziler şaşmaz, adalet şaşmaz.

Ve senin yıllarca biriktirdiğin sevaplar, bir damla gözyaşıyla silinip gidebilir…

“Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir.”
(Buhârî, Îmân 4; Müslim, Îmân 64)

Hayat kısa… Kimse bu dünyada kalıcı değil. Ama kul hakkı, ölümsüzdür.

“Bir kalbi kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır.”
(Beyhaki rivayet etmiştir, mana hadisi olarak aktarılır.)

Ölümle bitmez; mahşerde karşına dikilir.

Bugün affını iste.  Bugün helallik al.

Hakkını Yediğin Her Kul, Cennet Yolunda Engelindir

Çünkü belki de senin kurtuluşun, sadece bir “Hakkımı helal ettim” cümlesindedir…

Allah’ım, bilerek ya da bilmeyerek girdiğimiz tüm kul haklarından bizi arındır. Kalp kırmaktan, hak yemekten, adaletsizlikten Sana sığınırız. Bizim affımızdan önce, hak sahiplerinin affını nasip eyle.”

  • Related Posts

    Kul hakkı yemek, sessiz bir hırsızlıktır. 

    Read more

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir