Selamun aleykum
“Niyet” veya “niyyet” kelimesi, günlük dilde genellikle “bir şeyi yaparken kalpten, içten olarak
düşündüğümüz amaç veya maksat” anlamına gelir.
Daha basit bir şekilde:
-
Niyet, “bir şeyi yapmak istemek” veya “aklından ve kalbinden geçeni yapmak” demektir.
Örneklerle anlatayım:
-
Sabah namaza kalkarken kalpten “Allah rızası için namaz kılacağım” demek, niyettir.
-
Bir arkadaşına yardım ederken “sadece iyilik olsun diye yardım ediyorum” demek, niyettir.
Yani niyet, yaptığımız işin **“gizli amacı, içten gelen sebebi”**dir.
“Örneğin, bu dersleri Allah rızası için paylaşıyorum dersem Kalbimden
faydası olsun ya da olmasın, umudum ve güvenim yalnızca Rabbimdedir.”
Niyet: İbadetin Kalbi
Niyet, amellerin ruhudur.
Namaz kılarken, oruç tutarken, zekât verirken veya herhangi bir iyilik yaparken niyet olmadan yapılan işler,
dışarıdan ibadet gibi görünse de kalpteki yöneliş olmadığı için gerçek değer kazanmaz.
Ama niyet Allah rızası için olursa, en küçük amel bile büyük bir ibadete dönüşür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize bunu en güzel şekilde göstermiştir. O, hiçbir ibadetinde niyeti dille ifade etmedi; kalbi her zaman Allah’a yönelmişti.
Abdest alırken, namaza dururken, oruç tutarken veya sadaka verirken niyeti hep kalbindeydi.
Dil, niyeti hatırlatmak için kullanılabilir, ama esas olan kalpteki samimiyettir.
Fıkıh âlimleri de niyetin yerini kalp olarak tarif etmişlerdir:
“Niyetin yeri kalptir.
Namazda geçerli olan kalpteki niyettir.
Dil ile niyet etmek müstehap olabilir; ama söylenmese de namaz geçerlidir.”
Niyet sadece namaz için değil, tüm ameller için geçerlidir.
Bir sadaka verirken kalbin “Bunu Allah rızası için veriyorum” demesi gerekir.
Oruç tutarken veya yardım ederken de aynı şekilde niyet, amelin değerini belirler.
Niyet yoksa yapılan iş şekil olarak görünür ama değeri eksiktir.
Ama niyet samimi ise, en küçük iyilik bile büyük bir değer kazanır.
Namazda niyet, dışarıdan görülen bir hareket değil, kalpte yapılan bir uyanıştır.
İnsan kıldığı namazın farkında olduğu sürece niyeti tamamdır.
Bazı âlimler, kalpteki bu niyeti güçlendirmek ve vesveseyi gidermek için dil ile de niyet edilebileceğini söylemişlerdir.
Yani “Ben öğle namazının farzını kılıyorum” diye içinden veya hafifçe dilinden söylemek mümkündür.
Ama bu zorunlu değildir; namazın sahih olmasını sağlayan kalbin yönelmesidir.
Farz ve vacip namazlarda hangi namazı kıldığını kalpten bilmek önemlidir.
Farzlar arasında ayrım yapmak ibadetin düzenini korur.
Sünnet namazlarda ise işler daha esnektir; sabahın sünnetini kılarken sadece “Ben sünnet kılıyorum” diye düşünmek yeterlidir.
Niyet, insanın kalbiyle yaptığı küçük ama derin bir yolculuktur.
Rabbine yönelirken niyet ne kadar berrak olursa ibadetin tadı da o kadar artar.
Dil bazen niyeti ifade etse de asıl olan kalpteki samimiyettir.
Eller secdeye gider, beden namaza durur; ama ibadeti canlı kılan kalpteki niyettir.
Eller, rükû ve secde ile şekil alır; ama onları diri tutan kalpteki niyettir.
Dil ister buna eşlik eder, ister etmez; önemli olan kalbin Allah’a yönelişidir.
Niyet, hayatın her alanında önemlidir.
Namaz, oruç, zekât, sadaka, yardım veya eğitim gibi tüm ameller, kalpten Allah rızası için yapıldığında ibadet olur.
Niyetsiz yapılan işler ise sadece şekilden ibarettir.
Dinimiz’de ibadet ve iyi amellerin en derin sırlarından biri, niyettir.
Niyet sadece namaz kılarken değil, Allah rızası için yapılan her türlü amelde ibadetin özünü oluşturur.
Bir insan hangi işi yaparsa yapsın; ister sadaka versin, ister komşusuna yardım etsin, ister oruç tutsun veya hacca gitsin, niyetin Allah
için olması amelin değerini belirler.
Niyet, kalpte başlar.
İnsan içinde derin bir farkındalıkla “Ben bunu Allah rızası için yapıyorum” dediğinde, yaptığı iş sadece fiziksel bir hareket değil, kalbin yöneldiği bir ibadet hâline gelir.
Dil ister bunu eşlik etsin, ister etmesin; asıl olan kalpteki samimiyettir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hiç bir ibadetinde dille niyet etmemiştir.
Abdest alırken, namaza dururken, zekât verirken, oruç tutarken veya hacca giderken niyeti hep kalbindeydi.
Dil, niyeti güçlendirmek için bazen kullanılabilir, ama şart değildir.
Fıkıh âlimleri, niyeti ibadetin ruhu olarak tarif etmişlerdir.
Merğînânî şöyle der:“Niyet, kalbe aittir. Namazda muteber olan, kalpteki niyettir. Dil ile niyet etmek müstehaptır, söylenmese de namaz geçerlidir.”
Bu hakikat, yalnızca namaz için değil, tüm ameller için geçerlidir. Meselâ:
-
Bir sadaka verirken kalbin “Bunu Allah rızası için veriyorum” demesi gerekir.
-
Oruç tutarken kalbin “Ben orucumu Allah için tutuyorum” niyetini taşıması gerekir.
-
İyilik, yardım veya hizmet ederken de niyet “Allah rızası için” olmalıdır.
Çünkü niyet yoksa, amel şekil olarak görünür ama değeri eksiktir.
Peygamber Efendimiz’in bir hadisi bunu özetler:“Ameller niyetlere göredir, herkesin kazandığı niyetine göredir.”
Bu hadis, niyetin sadece bir ayrıntı değil, amellerin temel ölçüsü olduğunu açıkça gösterir.
İnsan, bir işi yaparken niyetini Allah rızası için koyarsa, o iş hem dünya hem ahirette değer kazanır.
Ama niyet sadece insanların görmesi veya kendi kendini övmesi için olursa, yapılan iş şeklen ibadet gibi görünse
de, kalpteki samimiyet olmadığından Allah katında değer kazanmaz.
Kalbin yönelişi, niyetin gücünü artırır.
Dil ile söylemek istenirse söyleyebiliriz; bu vesveseyi dağıtır ve zihni toplar.
Ama unutmayalım ki, dil sadece bir yardımcıdır.
İbadeti ayakta tutan kalptir, hareketleri anlamlı kılan kalptir.
Bir amel ne kadar büyük olursa olsun, niyeti yoksa değeri azdır.
Küçük bir iyilik, samimi niyetle Allah rızası için yapıldığında ise büyük bir değer kazanır.
Bu yüzden niyet, sadece ibadetlerde değil, hayatın her alanında önemlidir.
Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, sadaka vermek, yardım etmek, öğrenciye bilgi öğretmek, çocuğunu eğitmek…
Tüm ameller, kalpten niyet edilirse ibadet olur.
Niyet yoksa, ibadet sadece bir şekilden ibaret kalır.
Niyet, amellerin ruhudur.
Namaz kılarken, oruç tutarken, zekât verirken veya herhangi bir iyilik yaparken niyet olmadan yapılan işler, dışarıdan ibadet gibi görünse de kalpteki yöneliş olmadığı için değer kazanmaz.
Ama niyet Allah rızası için olursa, en küçük amel bile büyük bir ibadete dönüşür.
Dil, niyeti hatırlatmak için kullanılabilir; ama esas olan kalpteki samimiyettir.
Peygamber Efendimiz’in hayatı bunu bize en güzel şekilde öğretir: Her işin özünü kalpteki niyet oluşturur. Selam ve dua ile