Bugün de Allah’ın bize verdiği bir nefes, bir fırsat… Elhamdülillah! 🌸
Biliyor musun, insanın en değerli rehberi aslında utanma duygusu, yani hayadır.
Haya olunca insan kendini kontrol eder, hem Allah’a hem insanlara karşı saygısını korur.
Ama çoğu zaman bunu sadece soyut bir kavram olarak düşünürüz.
Oysa hayatın içinde bayağı işe yarar.
Mesela, bir ortamda kötü bir söz duyduğunda veya birini kıracak bir şaka yapmayı düşündüğünde, içinden bir ses gelir: “Bunu yapmalı mıyım? Yakışır mı bana?” İşte bu ses, hayadır.
Eğer bu ses yoksa, çoğu zaman yanlış yapmaya meyilli oluruz.
Haya, insanı kötü yollardan alıkoyan görünmez bir duvar gibidir.
Haya sadece insanlara karşı değil, Allah’a karşı da çalışır.
Yalnızken, kimse görmese bile vicdanın fısıldar: “Bunu yaparsan kalbin nasıl olur, Allah ne der?”
İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz“Utanmadıktan sonra dilediğini yap” buyurmuştur.
Yani utanma duygun kalmadığında, seni durduracak bir şey de kalmaz.
Günlük hayatımızda haya şöyle çalışır: Sosyal medyada paylaştığın bir şey, bir yerde söylediğin bir söz, iş yerinde yaptığın bir davranış…
Haya varsa, hep kendine sorarsın: “Buna yakışıyor muyum? Kalbim bu davranışı kabul eder mi?”
Eğer cevap “hayır” ise, o işi yapmazsın. Böylece hem kendine hem çevrene hem de Allah’a karşı saygını korumuş olursun.
Haya, insanın en güzel süsüdür.
Bize bakışımızı, sözümüzü, hareketimizi düzeltir.
Kırıcı olmamayı, incitmemeyi, adaletsiz davranmamayı öğretir.
Hayayı koruyan insan hem kendi huzurunu bulur hem de çevresine huzur verir.
Kısacası, hayatın her anında, küçük ya da büyük fark etmeksizin, içindeki utanç hissine kulak ver.
Bu his sana doğruyu ve güzeli gösterir.
Unutma, haya kaybolursa sınırlar yıkılır, kalp kirlenir, insanlık azalır.
Hayayı kaybetmemek, hayatı güzel yaşamanın en önemli yollarından biridir.
Düşün bir: İnsan ne zaman gerçekten doğruyu yanlıştan ayırır?
İşte bunun en önemli anahtarı utanma duygusu, yani hayadır.
Haya, sadece yüzün kızarması ya da çekinmek değildir; kalbimizin içinde yaşayan bir pusula gibidir.
Bize der ki: “Dur! Bu sana yakışmaz, bunu yapma.”
Haya, öncelikle Allah’a karşı duyulan bir utançtır.
Her davranışımızın, sözümüzün Allah’ın gözü önünde olduğunu bilmek insanı kötülükten alıkoyar.
Kendi vicdanımız, Allah’ı hatırladığımızda bize fısıldar: “Bu sana yakışır mı?”
İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki, “Haya imandandır.”
Haya varsa iman vardır, iman varsa insan kendini kaybetmez.
Ama utanma duygusu sadece Allah’a karşı değil, insanlara karşı da çalışır.
Büyüklerin yanında edebi korumak, küçüklerle nazik olmak, kimseyi kırmamaya özen göstermek…
Tüm bunlar haya ile mümkün olur.
Haya, insanı çevresine huzur veren bir varlık hâline getirir.
En derin yönü ise insanın kendine karşı utancıdır.
Yalnız kaldığında, kimse görmediğinde bile vicdanının sormasıdır: “Bu davranışı kendime yakıştırıyor muyum?
Kalbimi kirletir mi?” İşte bu, gerçek karakterin ölçüsüdür.
Haya kaybolduğunda ise işler karışır.
İnsan utanmaz hâle gelir; günah küçük, kötülük masum görünmeye başlar.
Ama haya varsa, kimse görmese de Allah’ın, vicdanın ve kalbin sesi durdurur.
Bu yüzden Efendimiz ﷺ şöyle der: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap.”
Yani: Eğer utanma duygun kaybolursa seni durduracak hiçbir şey kalmaz.
Hayalı insanın bakışında temizlik, sözünde edep, davranışında nezaket vardır.
Haya, insanı güzelleştirir ve çevresine huzur verir.
Bu yüzden hayatımızda haya çok değerli; kaybetmemek gerekir.
Bugün küçük ya da büyük ne yaparsak yapalım, içimizdeki haya bize yol gösterir.
Kırıcı olmayalım, kalpleri incitmeyelim, sözlerimiz ve davranışlarımızla hem kendimizi hem çevremizi güzelleştirelim.
O hâlde, sabahımız hayırlı olsun! Amin
Hayayla, vicdanla ve sevgiyle dolu bir gün geçirmek, kalbimizi temiz tutmak, insanlara ve kendimize karşı nazik olmak.
Unutmayalim, bugün atacağımiz küçük bir adım bile, hem kalbimizi hem çevremizi aydınlatır.
Selam ve dua ile