İnsan bazen hayatında öyle kişilerle karşılaşır ki, sözleri tatlıdır, yaklaşımı yumuşaktır ama içten içe seni incitirler.
Yalanı gerçeğin içine katar, duygularını kullanır, seni yönlendirirler.
İlk başta fark etmezsin bile…
Çünkü kötülük çoğu zaman sesi yüksek bir şey değildir; fısıltı gibi gelir.
Ama asıl soru şudur:
Bir insan nasıl olur da bir başkasını böyle manipüle ederken vicdanı rahat kalabilir?
İslam bu soruya aslında çok net cevap verir.
Kur’an ve hadislerde insan kalbinin nasıl karardığı, vicdanın nasıl sustuğu ve kötülüğün nasıl normalleştiği defalarca anlatılır.
Kalbin Kararması ve Vicdanın Susturulması
Kur’an’da Allah şöyle buyurur: “Hayır! Onların işledikleri günahlar kalplerini kirletmiştir.” (Mutaffifîn Suresi, 14)
Bu ayet bize şunu söyler:
Bir insan kötülüğü bir kere değil, tekrar tekrar yaptığında kalbi yavaş yavaş kararır.
Artık yaptığı yanlıştan rahatsız olmaz hâle gelir.
Manipülasyon yapan kişiler de genelde böyle bir sürecin içindedir.
Önce küçük bir yalanla başlar.
Sonra o yalanı kapatmak için bir başka yalan…
Sonra bir başkasının duygusunu yönlendirmek…
Ve bir gün gelir, artık yalan söylemek ona doğal gelmeye başlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:“Yalan, kalpte siyah bir nokta bırakır. Kişi yalan söylemeye devam ederse o nokta büyür ve bütün kalbi kaplar.”
İşte manipülatörün vicdanının rahat görünmesinin sebebi bu siyah noktadır.
Vicdanı ölmez ama sesini duyamaz hâle gelir.
Şeytanın Kötülüğü Süslemesi
Kur’an’da bir başka ayet şöyle der:“Şeytan onların yaptıklarını kendilerine süslü gösterdi.”(En’am Suresi, 43)
Bu ayet manipülatör psikolojisini tam olarak tarif eder:
Kişi aslında kötülük yaptığını bilir…
Ama içinden bir ses ona “Haklısın, doğru yapıyorsun, bunu yapmak zorundaydın” der.
Bu ses bazen nefistir, bazen şeytanın fısıltısıdır.
Ve zamanla yanlış, kişiye doğruymuş gibi görünür.
Kul Hakkı: Manipülasyonun En Ağır Yönü
Manipülasyon sadece bir yalan değildir;
bir insanın duygusuna, aklına, kalbine müdahale etmek demektir.
Bu yüzden İslam’da buna “kul hakkı” denir.
Kul hakkı ise affı en zor haklardandır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:“Kul hakkı ile huzuruma gelmeyin.”
Yani manipülasyon yapan kişi sadece dünyada değil, ahirette de büyük bir yük taşır.
Belki insanlar ondan hesap soramaz ama Allah sorar.
Manipülatörün İç Dünyası Aslında Rahat Değildir
Dışarıdan bakınca rahat, güçlü, kendinden emin görünürler.
Ama bir insan yalanla kurduğu bir dünya içinde gerçekten huzurlu olabilir mi?
Kur’an şöyle der:“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
(Ra’d Suresi, 28)
Yani yalanla, oyunla, hileyle huzur olmaz.
Kişi kendine “rahatım” dese de, gecenin sessizliğinde vicdan sızlar.
Dışarıda gülse bile içi daralır.
Çünkü Allah, zulmeden kalbe gerçek huzuru vermez.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle der:“Zulüm kıyamet günü karanlık olacaktır.”
Manipülasyon da bir zulümdür; belki tokat gibi değildir, belki bağırış değildir, belki fiziksel değildir,
ama insanın içini inciten, ruhunu yoran, benliğini kıran bir zulümdür.
Mağdurun Yaşadıkları Allah Katında Boşa Gitmez
Bir insan manipüle edildiğinde çoğu zaman kendini suçlar.
“Kandırıldım, aldatıldım, nasıl anlamadım?” der.
Ama Allah şöyle buyurur:“Allah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara Suresi, 153)
Ve bir başka ayette şöyle der:“Zerre kadar iyilik de kötülük de hesap edilecektir.”
Bu şu demektir: Çektiğin acı boşa gitmez. Gözyaşın boşa gitmez.
Uğradığın haksızlık boşa gitmez. Allah her şeyi görür ve adaleti mutlaka yerine getirir.
Sen kalbini korursun, Allah da seni korur.
İnsan seni incitse de, Rabb’in seni inciteni unutmaz.
İslam bize şunu öğretir:
Gerçek güç yalan söylemekte değil, doğruyu söyleyebilmekte;
insanı yönlendirmekte değil, ona dürüst davranabilmekte;
kalp kırmakta değil, kalp iyileştirmektedir.
Manipülasyon, insanı Allah’tan uzaklaştıran bir karartıdır.
Ama hakikat, dürüstlük ve merhamet kalbi temizler, vicdanı uyandırır.
Ve şunu unutma: Manipülasyon yapan kişi ne kadar güçlü görünse de, vicdanı susturulmuş bir kalbin derinliklerinde hep bir boşluk vardır.
Asıl huzuru bulmak isteyen, dürüst ve adil olandır.
Selam ve dua ile