Dünya malı, para, ev, mülk…
Bunlar gelip geçicidir.
İnsan biriktirdikçe bazen gözünü sadece bunlara diker ve en değerli hazinesi olan anne babasını gözden kaçırır.
Oysa Allah, Kur’an’da anne babaya karşı davranışımızı açıkça emreder:“Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne-babaya iyi davranmanızı emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara ‘öf’ bile deme, onlara azarlama ve onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (Lokman, 31:14)
Yaşlandıklarında onlara “öf” bile dememek…
İşte gerçek saygının, gerçek sevginin ölçüsü budur.
Dünya malı uğruna onları üzmek, kırmak, beddua alacak noktaya getirmek; kazanç değil, büyük bir kayıptır.
Dünya malı için anne baba bedduası almak, insanın kendine yapacağı en büyük kötülüktür.
Çünkü dünya malı geçicidir; anne babanın kalbi ise bir ömür taşınır.
Para kazanılır, ev alınır, mal mülk birikir… Ama kırılan bir anne baba gönlü, hiçbir servetle onarılamaz.
Anne baba; karşılık beklemeden veren, evladının iyiliğini kendi rahatının önüne koyan kişidir.
Uykusunu böler, yüreğini yorar ama evladına “yoruldum” demez.
Böyle bir yüreği, dünya malı uğruna incitmek; kazanç değil, büyük bir kayıptır.
Bugün dünya malı için verilen mücadele, yarın vicdan muhasebesine dönüşür.
Anne babanın duası insanın yolunu açar, bereketini artırır.
Bedduası ise, farkında olunmasa da yük olur; huzuru eksiltir, gönlü daraltır.
Çünkü anne babanın ahı, kul hakkının en ağır olanıdır.
Bir ev satılır, yenisi alınır.
Bir mal gider, yerine başkası gelir.
Ama anne babanın kırılan kalbi her zaman eski yerine dönmez.
İnsan her şeye sahip olsa bile, duasız kalınca eksik yaşar.
O yüzden dünya malı için anne babayı üzmeye değmez.
En büyük zenginlik; onların hayır duasını alabilmektir.
Çünkü bu hayatta insanı gerçekten ayakta tutan şey, mal mülk değil; anne babanın gönlünden kopup gelen samimi bir duadır.
Hayırlı akşamlar