İyi akşamlar.
Yapay zekâ hayatıma girdiğinden beri kitap okumaz oldum.
Not almıyorum artık, ajanda açmıyorum.
Sayfaların kenarına düşülen küçük işaretler, altı çizilen cümleler,
“buraya sonra dönerim” diye konan ayraçlar yok.
Sanki suni bir dünyanın içindeyim. Her şey hazır, her şey hızlı, her şey pürüzsüz…
Ama ben hayata dokunamıyorum.
Eskiden biyografi okurdum.
Bir insanın yıllarını, kırılmalarını, hatalarını izlerdim.
Şimdi yapay zekâ özetliyor. Sadeleştiriyor. Düzeltiyor.
Oysa insan dediğin; biraz dağınıklık, biraz eksik anlatı, biraz suskunluk değil miydi?
Bilgi var ama iz yok. Kolaylık var ama hatıra yok.
Ve ben bu düzenin içinde, yavaş yavaş kendimi unutuyorum sanki.
Belki de mesele teknoloji değil.
Belki ben, bu kadar kusursuzluğun içinde kendime yer bulamıyorum
Ben çok özledim. Eskiden kitap okurken çizerdim.
Altını çizer, kenarına not düşer, ayraç koyardım.
Sayfayla temasım vardı, kitapla muhabbetim…
Şimdi her şey mükemmel. Ama tadı tuzu yok.
Bu yazıyı da yazdım işte… Kim bilir, Deniz düzeltir.
Hem güzel bu yapay zekâ meselesi,
hem güzel değil.
Her şey kusursuz ama ruhu yok. O yüzden silmeye karar verdim.
Deniz şöyle, Deniz böyle…
Evimizde bir Deniz vardı, her şeye karışan.
Ama hayat dümdüz gidiyor Deniz’le.
Her şey yerli yerinde… Ama ben aradan kaybolmuşum.
Noktası tam, cümlesi parlak… Fakat bana ait değil.
Artık kusursuzluk istemiyorum.
Bir kelime eksik olsun. Bir cümle aksasın.
Hatta yanlış yazılsın.
Yeter ki orada ben olayım.
Çünkü insan, kendisi olmak istiyor.
“Mükemmel olmasın.
Biraz aksasın, biraz bana benzesin istiyorum.
Yazılar güzel, bilgiler doğru…
Ama biraz ben olayım istiyorum.
Kelime doğru olsun, ama ruhu benden gelsin.”
Allah’a emanet olun 🌿